Top oynardık biz.
Çocukluğumuzda kızlar birayak, ip atlama, oğlanlar top.
Her ne kadar da bir ayak kızlı erkekli oynansa da bazen, oğlan çocukların oyunu top idi. Maç şeklinde olurdu çoğu zaman
Mahalle maçlarının tadından geçilmezdi ki biz de geçmezdik.
Mahallebi çocuğu dediklerimiz vardı, nisbeten varlıklı aile çocukları olurdu onlar.Ayak takımı, baldırı çıplaklar ile çok içli dışlı olmazlar ve lâkin oyun dediğin de tek başına oynanamıyacağı için lütfedip aramıza karşırlardı.
Hem de ne karışma.
Ülüklü meşin yuvarlağı alacak para ne arardı bizde, kahpe para o mahallebi çocukları dediklerimizin babalarında olurdu nedense ! ve işte o şişman ve yeteneksiz, futbola yeteneksiz çocuklara alırdı babaları, top ile baskın çıksın mahallenin haylazlarına karşı diye.
Babası zengin bütün şişman ve yeteneksiz, mahallebi çocukları için şımarıklık, paranın getirdiği bir berbat özellikti ki, hem babaları hem de o tür babaların evlatçıkları şımarıklığı matah bir şey sanırlardı.
Arada bir oynuna alırdık onları da, toplarından dolayı değil acıdığımız için ama ülüklü ile oynamayı da seviyorduk tabii ki.
Nerdeyse aramıza aldığımız her oyunda,  ansızın, var yere yok yere bağırırlardı düüüüt ! penarti diye oysa top obür kaledeydi o anda, ama çocuk şımarık, ne oldum delisi, top benim manyağı.
Düüüüüüt  ! penarti, düüüüüüüt ! korner, oysa maçımız kornersiz ama çocuk sahip, topun sahibi, top benim kuralı da ben koyarım ahmaklığında.
Düüüüüüüüttt !
Ne var gene, 
Goğul oldu.
Ne golü be iki metre dışından geçti taşın.
Bana ne top benim değil mi, goğull işte.
Arkadaşlar sorardı hep, oğlum senin niyetin ne.
Söylediği hep ayni şeydi top benim, ben ne dersem o olur.
Sanki de Ali Şen mübarek, sanki de imparator ki; Fatih Terim bile o kadar imparator olamadı hiç, ben ders almam ders veririm diktatoryası bile Terim’in, bu şımarık mahallebi çocuğunun yanında solda sıfır.
Ne mi olurdu sonra.
Al topunu, beytambal galsın başından derdik mahallenin çocukları ve dönerdik plastik toplumuzla şenlik kıyamet oynumuza.
11-9, 6-7 filân biterdi plastik topla oyunumuz ve keyfimiz yerinde olurdu hep.
Şımarık zengin çocuğu da, sahibi olduğu topu ile az bekler, dudakları titrer ve koşardı babasına şikayete.
Baba çocuklar beni aralarına almıyorlar diye.
Hışımla saldırıdı babası üstümüze ve her birimizden yerdi çalımı ki, ayak dışımı istersin soldan atıp sağdan geçmek mi, gırla kıyamet.
Hele de bacak arası
Ohhhhhh.
Top bir oyundur. Müsabakayı oyun zanneden görgüsüz şımarık babalar müsabakarınız ve betleriniz size kalsın.
Biz oynuyoruz.
Duyuyor musun Niko, bütün nikeler ve Adidaslar size kalsın. Yeni saha, Yenicami bahçesi bizimdir şenlik kıyamet oynuyoruz.
Nikeciler, var mı Levent Ruso’nuz, GG li Mithat’ınız, Genç Ümitler’li Hasan Ali Bıçak’ınız, Küçük Ayhan’ınız, Japon Orhan’ınız kaleci Karaca, ve Sefa’nız.
Toplar sizin oyun bizim keyf de bizim.
Belki bir gün Mustafa da anlar, topun sahibinin şımarık bir zengin çocuğu olduğunu.