Yürürüm.

Her bir kişi yürümek zorunda mı. Şüphesiz ki değil.

Eşeğe bineni de var az da olsa bisiklete bineni de.

Çocukluğumuzda evladiyelik otomobiller vardı, hillman mesela ya da Austin.

Cahit Canberk’in kuyruklu arabası vardı, plakası AQ 1 idi. Tek di nerdeyse ondan dolayı da AQ van  Cahit de denirdi Canberk’e.

Yürümekten daha sivil hiçbir hareket biçimi yoktur, emekleme belki.

Yürümenin de  resmisi, askerisi var.

Uygun adımdan tutun da kaz adıma kadar askeri yürüme biçemleri olduğu gibi, resmi olup da askeri olmayan yığınla alanı var hayatın.

Sivilleşmek çok ciddi bir şeydir.

Biçimcilik Tanzimat döneminden beridir Türk insanlarının özellikle de mürekkep yalamışların üniversite kapısından girip çıkmışların büyük çoğunluğunda artık müzminleşmiş bir hastalıktır.

Kravatsız vekillik, cübbesiz avukatlık olmaz olamazlanma sadece iki örnektir.

Yakaya Atatürk rozeti, bayrak rozeti, orak çekiç rozeti takarak Atatürkçü, milliyetçi, komunist olmak da bu biçimcilik hastalığının tezahürleridir.

Eşekten inerek mersedese binince gelişmiş insan olunamayacağı gibi, landroverden inerek kuyruklu araba ile selamlamakla da sivil olunmuyor ve zaten  o makamda kurulmuş otururken sivil olunmasına da gerek yok.

Makamın kendisi en üst düzeyde resmi makam ve tarih hiçbir cumhurbaşkanının askeri araca binmekle general, mareşal olduğunu görmemiştir görmeyecektir de.

Güncelimiz yeni bir sözde dik durma, sözde sorun görecektir o kadar.

Defalarca yazdım,  iki yüz bin seçmeni olan bu küçücük memleketimizde KIŞKIRTMAMAK VE KIŞKIRMAMAK zorundayız.

Durup dururken sorunlar icat edip, fitilleri ateşlemek yakışmıyor diyecem de; galiba yakışıyor demeliyim.

Müsamerede her şey mübah. Kim demişti bunu Makyavel mi.

 O zaman Makyavelist