Taner Derviş, Kıbrıs Vakıflar İdaresi Eski Genel Müdürü

MARAŞ AÇILIMININ SONUÇLARI

  • AİHM Süreci, tek taraflı bir şekilde Kıbrıslı Rumlara AİHM’de dava açma ve açılan davaları kazanma imkanı sağlamaktadır
  • AİHM Süreci, Kıbrıs Türk Halkı adına toprak kaybı ve tazminat demektir
  • AİHM Sürecinde Türk tarafının dava kazanması mümkün değildir

ÇÖZÜM YOLU VARDIR

  • Kıbrıs hukuk sisteminde yer alan anayasal ve yasal düzenlemeler ada genelinde işgal edilmiş Vakıfların tazminat ödemeleri ile birlikte Kıbrıs Türk Halkına iade edilmesini öngörmektedir.  Bu bağlamda Vakıflar AİHM kapsamına alınamaz

  • 1878-1974 Döneminde işgal edilmiş Vakıflar Kıbrıs Türk Halkı adına toprak ve tazminat hakkı doğurmaktadır

  • Ada genelinde geçerli yasal ve anayasal düzenlemelere göre, Kapalı Maraş bölgesi  Kıbrıs Vakıflar İdaresine aittir

TOPRAK VE MÜLKİYET POLİTİKASININ ÖNEMİ
Toprak ve mülkiyet Kıbrıs sorununun en önemli konu başlıkları arasında yer almaktadır. Kıbrıs Türk Halkı için arz ettiği toplumsal öneme rağmen ulusal toprak ve mülkiyet politikası oluşturulmamıştır.  Maraş açılımı ile, hukuk kurallarına aykırı bir şekilde gasp edilmiş vakıf taşınmaz malları mülkiyetlerine almaları için Kıbrıslı Rumlar AİHM sürecindeki Taşınmaz Mal Komisyonuna yönlendirilmekte ve bu bağlamda Türkiye Cumhuriyeti ile Kıbrıs Vakıflar İdaresi münhasıran Kıbrıslı Rumlara hizmet eden AİHM kıskacına sürüklenmektedir. Maraş Açılımı Türkiye Cumhuriyeti için devasa tazminat ödemeleri ve Vakıflar üzerinden Kıbrıs Türk Halkı için önemli ölçekte toprak kaybı anlamına gelmektedir. Maraş Açılımı ile Siyasi irade Kıbrıs Türk Halkının Toprak ve Mülkiyet Haklarını Koruma Kapasitesini Kaybetmiştir. Bu bağlamda Hükümetin geliştirdiği Maraş Açılımının sonuçları hakkında kamuoyunun aydınlatılması ve Kıbrıs Türk Halkının mülkiyet ve tazminat haklarını koruyacak çözüm yollarının geliştirilmesi kaçınılmaz olmaktadır. Kaldı ki çelişkiler yumağı Maraş Açılımının yasal bir zemini de yoktur.                               
                                                                                                                     2                                                                                                                                                    
KAPALI MARAŞ TAŞINMAZ MAL ENVANTERİ VE İŞGAL EDİLMİŞ VAKIFLAR
Ada genelinde geçerli yasal ve anayasal düzenlemelere göre 4,638 dönüm 300a2 alana sahip Kapalı Maraş bölgesi tümüyle Abdullah Paşa Vakfı’na, Lala Mustafa Paşa Vakfı’na ve Bilal Ağa Vakfı’na aittir. Kapalı Maraş’ın % 77’si Kıbrıslı Rum gerçek ve tüzel kişiler, %21’i ise Maraş Belediyesi ve Merkezi Hükümet tarafından işgal edilmiştir.                                                                                                                                                                                    
VAKIFLAR AİHM KAPSAMINA ALINAMAZ
     Vakıfların hukuki statüsü “Kıbrıs Yasaları,” “Kıbrıs Anayasası,” “Kıbrıs Cumhuriyeti Kuruluş Antlaşması” tarafından tanınmaktadır.
     Kuruluş tarihinden itibaren, Kıbrıs hukuk sisteminde yer alan anayasal ve yasal düzenlemelerin emredici kuralları, vakfiyelerin gayrı kabili rücu olup, iptal edilemeyeceğini ve değiştirilemeyeceğini; hiçbir şart altında vakıfların elden çıkarılamayacağını ve devredilemeyeceğini; vakıflara el konulamayacağını; vakıfların sonsuza dek yaşatılmalarını ve işgal edilmiş vakıfların tazminat ödemeleri ile iadesini öngörmektedir.
     Uluslararası antlaşmalar, yasal ve anayasal hükümler temelinde tanınmış statüsü nedeniyle Vakıflar AİHM kapsamına alınamaz. Ancak, hatalı Maraş Açılımı ile Vakıflara ait Kapalı Maraş AİHM kıskacına alınmış olacaktır.
     AİHM tarafından tanınan Taşınmaz Mal Yasası’na göre askeri bölgeler AİHM kapsamının dışında tutulmuştur. Bu bağlamda, Kıbrıslı Rumlar Vakıflara ait Kapalı Maraş’ta taşınmaz mal talebinde bulunamaz
     Vakıfların görev alanına müdahale edilerek Siyasi irade tarafından geliştirilen çelişkili Maraş Açılımının yasal bir zemini yoktur.
 

AİHM SÜRECİ, TOPRAK KAYBI, GÖÇ VE TAZMİNAT DEMEKTİR

     AİHM kararları temelinde, tek taraflı bir şekilde münhasıran Kuzey Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Rumlara hizmet eden “Tazmin Mekanizması” oluşturulmuştur.
     AİHM, gerçek tapu kayıtları yerine Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından ısrar edilen mülkiyet belgelerini geçerli kabul etmekte, Türk tarafı da buna rıza göstermektedir. AİHM, Kıbrıslı Rumlar lehinde peşin mülkiyet kararı aldığı için, AİHM sürecinde Vakıfların herhangi bir mülkiyet davasını kazanması mümkün değildir. Kaldı ki, Taşınmaz Mal yasası sadece Kuzey Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Rumlara müracaat hakkı tanımaktadır.  
  
                                                                                                                                                    3
     AİHM kararları ile oluşturulan Taşınmaz Mal Yasası ile Kıbrıslı Rumlar adına iç hukuk kuralı yerine getirilmekte, Kıbrıslı Rumlara AİHM’de dava açma ve açılan davaları kazanma imkanı sağlanmaktadır.                                                                                                                                             
                                                                                                                                             
▀    Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararları ile Kuzey Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Rumlar için tazminat mekanizması oluşturulmuş; Diğer taraftan 1878 tarihinden bu yana gasp edilmiş vakıf emlaktan kaynaklanan Kıbrıs Türk Halkına ait toplumsal haklar ile 1958-1974 döneminde Kıbrıslı Türklere ait gasp edilmiş haklar için herhangi bir tazmin mekanizması öngörülmemiştir.

     Maraş Açılımı ile Vakıfların AİHM kapsamına alınmış olması durumunda, ilk etapta pilot dava olarak belirlenmiş Kapalı Maraş tazminat ödemeleri ile birlikte işgalci Kıbrıslı Rumlara kaybedilecek, yaratılacak domino etkisi ile ada genelinde gasp edilmiş vakıf emlak heba edilmiş olacak ve bunun sonucunda Kıbrıs Türk Halkının ada genelindeki toprak payı önemli oranda azalmış olacak, muhtemel bir siyasi anlaşmada önemli boyutlara ulaşacak göç dalgası oluşacak, ilaveten Türkiye için devasa tazminat ödemeleri söz konusu olacaktır.

     Düşük oranda yasal toprak payı ile, herhangi bir çözüm şeklinde Devlet ortağı veya Devlet sahibi olmak mümkün değildir.

 İŞGAL EDİLMİŞ VAKIFLAR İLE 1958-1974 DÖNEMİNDEKİ KAYIPLLAR KIBRIS TÜRK HALKI ADINA TOPRAK VE TAZMİNAT HAKKI DOĞURMAKTADIR
     1878-1960 Sömürge idaresi dönemi ile 1960-1974 Cumhuriyet döneminde, Kıbrıs tarihinin en büyük emlak yağması gerçekleştirilmiştir. Ada genelinde vakıflara ait yüz binlerce dönüm arazi, binlerce bina ve yüzlerce su kaynağı Rum Ortodoks Kilisesi, Rum Belediyeleri, Rum Okul Komisyonları, Merkezi Hükümet, Kıbrıslı Rumlara ait şirketler ve Rum şahıslar tarafından işgal edilmiştir.
     1958-1974 döneminde Kıbrıs Türk Halkına uygulanan ekonomik-sosyal-siyasal kısıtlama, dışlama ve saldırılardan kaynaklanan toplumsal kayıplar söz konusudur.
     1878-1974 döneminde işgal edilmiş vakıflar ile 1958-1974 dönemindeki kayıplar Kıbrıs Türk Halkı adına önemli oranda toprak ve tazminat hakkı doğurmaktadır. Söz konusu toplumsal haklara sahip çıkılması durumunda Kıbrıslı Rumların AİHM sürecindeki tazminat talepleri karşısında Kıbrıs Türk Halkının pazarlık gücü yükseltilmiş olacak, tazminat ve göç sorunu önemli oranda ortadan kalkmış olacaktır.
                                                                                                                                                    
                                                                                                                            
                                                                                                                             4
ÖNGÖRÜLEN YOL HARİTASI

  • Maraş Açılımı tasfiye edilmelidir.

 Uluslararası antlaşmalar, yasal ve anayasal hükümler temelinde tanınmış statüsü nedeniyle Vakıflar AİHM kapsamına alınamaz. Ancak, hatalı Maraş Açılımı ile Vakıflara ait Kapalı Maraş AİHM kıskacına alınmış olacak ve sonuçta Kapalı Maraş’taki vakıf taşınmaz mallar tazminat ödemeleri ile Kıbrıslı Rumlara kaybedilmiş olacaktır. Bu nedenle Maraş Açılımı tasfiye edilmelidir. Kaldı ki, Maraş Açılımının yasal bir zemini de yoktur.                                                                                                  

  •      Taşınmaz Mal Yasası Eşitlik ilkesi temelinde yeniden düzenlenmelidir. 

AİHM kararları temelinde, tek taraflı bir şekilde münhasıran Kuzey Kıbrıs’tan ayrılan Kıbrıslı Rumlara hizmet eden “Tazmin Mekanizması” oluşturulmuştur. Diğer taraftan, 1878 yılından itibaren işgal edilmiş Vakıflar ile Kıbrıslı Türklerin 1958-1974 dönemindeki kolektif ve münferit kayıpları için herhangi bir tazmin mekanizması oluşturulmamıştır. Bu bağlamda Tazmin Mekanizmasının, siyasi eşitlik ilkesi temelinde yeniden düzenlenmesi için uluslararası platformda girişim yapılmalıdır.

  •      Kapalı Maraş’ın Askeri Bölge Statüsü Muhafaza Edilmelidir. 

AİHM tarafından tanınan Taşınmaz Mal Yasasına göre, askeri bölge kapsamında olan Kapalı Maraş, AİHM sürecinde öngörülen iade kapsamı dışındadır. Bu yasal düzenleme Kıbrıslı Rumların Kapalı Maraş’taki taşınmaz mallar için iade talebinde bulunamayacağını teyit etmektedir. Bu tespitten hareketle, hukuk zemininde Kıbrıs Türk tezine hizmet eden bir politika geliştirilmeden Kapalı Maraş’ın askeri bölge kapsamından çıkarılması sakıncalıdır.  

  •      Kapalı Maraş’taki Rum işgalciler aleyhinde Tazminat davaları açılmalıdır. 

AİHM sürecinde tazminat talebinde bulunan Kapalı Maraş’ın Rum işgalcileri aleyhinde lex situs (mahallinde yargı) ilkesi temelinde Vakıflar İdaresi tarafından Mağusa Kaza Mahkemesinde, ada genelinde geçerli Kıbrıs yasaları temelinde tazminat davaları açılmalıdır. 

  •      Kapalı Maraş, mal sahibi sıfatıyla Kıbrıs Vakıflar İdaresi tarafından Turizm-Ticaret-Serbest Bölge statüsünde yapılandırılmalıdır. 

Son aşamada, ada genelinde geçerli anayasal ve yasal düzenlemeler temelinde, mal sahibi sıfatıyla Kıbrıs Vakıflar İdaresi Kapalı Maraş’ı tasarrufuna alarak, kapsamlı bir master plan ile ekonomiye kazandırmalıdır. Söz konusu master plan çerçevesinde, 10,000 turistik yatak kapasitesi ile 5,000 işyerinin inşa edilerek 30,000 kişiye istihdam olanağı sağlanması mümkündür.