Anavatan Türkiye’nin Kıbrıs konusundaki haritası masaya serilmiş ve Maraş konusu ameliyat masasına yatırılmış.

            1974 Mutlu Barış Harekatı ile adı “Ölü kent Maraş” olarak tarihe geçen koca Maraş’ın kaderi, yavaş yavaş belli olmaya başladı.

            Maraş’ın kaderini belirlemek için kollar sıvandı ve Türkiye’den gelen önemli devlet ve siyaset adamları ile KKTC’nin siyaset adamları yuvarlak bir masa etrafında oturarak, Maraş konusunda son durumu değerlendirip, ne yapılması gerektiğinin muhasebesini yapıyor.

            Şayet geçmiş  değinecek olursak, merhum dava adamı ve KKTC Kurucu Başkanı Rauf Denktaş’ın zamanın Rum lider ve görüşmecisi Glafkos Kleridis’e yaptığı teklifi anımsamamız lazım.

            Herkes “Ayşenin tatile nasıl çıktığını” biliyor.  Birinci Mutlu Barış Harekatı sonrasında Cenevre’de yapılan toplantıya giderken, Denktaş bir sürü alternatif harita teklifleri koymuştu çantasına.  Haritalar, birkaç bölgeli alternatif çözümleri içeriyordu.  O haritalar, Girne-Mağusa-Lefkoşa üçleminden birisini oluşturuyordu.  Bir diğeri de kantonal çözümü anlatan haritaydı.

            Denktaş o haritaları çizdirirken, o günlerin bütün milletvekillerini, kurum kuruluş başkanlarını hisar üstündeki ofisine çağırmış ve tümünün görüşlerini almıştı.  Birinci Mutlu Barış Harekatı ile İkinci Mutlu Barış arasındaki süreçte rahmetli Denktaş beni de bazı önemli evraklar için bölükten aratmıştı.  Mücahit elbieseleri ile odasına girdiğimde, bana istemiş olduğu kilit altındaki önemli tutanak ve belgeleri istediğini söylemişti.

            Ve o kısa sürecd o alternatif teklif haritaları çizilmişti.  Hepimiz de dua ediyorduk Rumların kantonal teklif haritasını kabul etmemeleri için.  Lakin Kleridis, hala direniyor ve “Türk askeri çıksın” diyordu.  Dnktaş da kendisine Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünü hatırlatıyordu.

            İşte o süreçte Cenevre’ye giden Denktaş’la yine dönemin TC Dışişleri Bakanı rahmetlik Turan güneş, Rumlarla yapılan görüşmelerden birşey çıkmayacağını anlayınca, Güneş,  Türkiye’ye şifreli bir mesaj göndermişti.

            “Ayşe tatile çıkabilir” diyordu mesajında Turan Güneş.  İşte o kısacık süreçte bütün adadaki Türk askeri ve mücahitler alarma girmişledi.

            Tabii ki İkinci Harekat’la beraber özgürlük hattı çizilmiş ve içine Maraş’ı da alan Gazi Mağusa- Lefkoşa bölgesi, tümden Türklerin idaresine geçmiş ki, o bölge Kıbrıs Türklerinin devlet toprakları haline gelmişti.

            İskan politikası ile Maraş’ın bir kısmı iskana açılmış ama 1978 tarihi geldiğinde bir bölgenin daha iskana açılması talimatı verilmişti.  O günlede İskan Müdürlüğüm sürecinde kocaman bir uzman ekip ve müdür arkadaşlarla Maraş’taki ordu evi’nin lobisine çağırılmıştık.  Nefeslerimizi tutarak Kooradinasyon Komitesi toplantısından çıkacak neticeyi bekliyorduk.  İşte ilk kez Maraş’ın yeniden dağıtıma açılmaması ve olası bir anlaşmada bir koz olarak tutulması kararı çıkmıştı.

            Maraş’ın sokakları çın çın çınlıyordu.  Sessiz ve ölü bir kentin arta kalan tortusu gibiydi o koca Maraş.

            Hala unutamadığımız görüntüler önümüze seriliyordu.  Türk uçaklarının jilet gibi yırttığı koca aparmanlar, içerisinde sarmaşık gülleri ve cemile ağaçları biten ve dalları budakları pencerelerden çıkan o muhteşem ve hayretler bırakan görünleri...

            Adına “golden sands” diyen Rumların bacakları kıçlarına vurarak Türk askirnin önünden kaçışları unutulacak şeyler değildi.  O ölü kentin o kumsal ve şahane denizi sessiz bir dünya gibi orada hala kendini gösteriyor.

            Rumların devamlı dillendirdikleri “Maraş’ı bize veriniz” teraneleri söylendi söylendi durdu.  İşte o günlerde “Maraş’a karğılık  kuzey hava ulaşımı ambargosunun kalkması söylenmiş ama Rumlar yine nor deyip, penir dememişlerdi.

            Geçen zaman içinde merhum Denktaş’la sohbetlerimizde bize o günlere ait anılarını anlatırdı.  Anılarından birisi de, Glafkos Kleridis’in söyledikleriydi.

            Kleridis şöyle demiş kendisine:

            “Keşke İkinci Harekat öncesinde Cenevre’de bana sunmuş olduğunuz teklifleri konuşup  şu Kıbrıs meselesini bir şeye bağlasaydık.  Şayet o gün bir karar alabilseydik, yüz binlerce Rum kuzeyden güneye göç etmezdi.  Tabii ki güneydeki Türkle de kuzeye göçmezlerdi.  Bakınız Maraş orada sahipsiz bir kent gibi duruyor.  O günlerdeki keskinliğimiz, bizim en büyük kabahatimizdi.  Türk askerini adaya biz davet ettik, bu bir gerçek.”

            Ve geldik 2020’ye...  Artık anlaşılmıştır ki Rumlarla ne köy olur, ne de kasaba.  Yani herkes kendi yoluna gibi bir durum...

Şimdi Türkiye’den Maraş konusu için Türkiye Cumhurbaşkan Yardımcısı Fuat Oktay, Türkiye Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve Türkiye Sağlık Bakanı Fahrettin Koca adaya gelmişler.  KKTC siyasileri ile yapılacak Maraş  toplantısının adı şöyledir:

“Hukuki, Siyasi ve Ekonomik Yönü ile Kapalı Maraş Açılımı.”

Şimdi Rumlar kara kara düşünmeye başlasınlar.  Türkiye ve KKTC’nin bundan sonraki hedefi, elbette ki Maraş’ı dilim dilim hayata geçirmek, KKTC ekonomisine katkı koymak ve Kıbrıs sorununa yeni bir ivme kazandırmak.

Bu toplantıdan çıkacak karar aşağı yukarı bellidir.  Her yönü ile masada tartışılmış veya tartışılacak olan Maraş, bundan sonra KKTC  topraklarında yeni bir Paris olarak kendini gösterecek ve şekilleneek.