1974’ten beri askerin kontrolunda olan kapalı Marş konusu yeniden gündeme geldi.  Maraş’ın açılmasına ilişkin Bakanlar Kurulu bir adım atmış.  Hatta Dışişleri ve Başbakan Yardımıcısı Kudret Özersay’ın açıklamaları, gerçekten beni hem eski yıllara götürdü, hem de düşündürdü diyebilirim.

                Maalesef sağlığım el vermiyor İskan’la ilgili çalışmalarımı tamamlamaya.  Lakin kesit kesit gündeme gelen eşdeğer ve Maraş konuları,  bana göre çok hassas ve yapılacak çalışmaların hiç de kolay bir çalışma olmayacağını düşündüm.  İsterseniz Kudret Özersay’ın bu konudaki açıklamalarını şöyle bir hatırlayalım.  Bakınız Kudret Bey ne demiş...

                “Uluslararası alanda faaliyet gösteren isimlerden de yararlanılarak oluşturulacak olan ekip, kapalı Maraş’ta yer alan tapu kayıtları, taşınır ve ‘taşınmaz’ mülklerin durumu,  Vakıf mallarının saptanması, alt yapının durumu, çevre açısından risk taşıyan unsurlar gibi hususları içerecek ‘kapsamlı envanter’ çalışması yapmakla ve bunu Başbakan Yardımcılığı ve Dışişleri Bakanlığı’na raporlamakla görevlendirilecek.”

                Sanırım Denktaş Bey hayatta olsaydı bu açıklamalara bir yanıt verirdi.   Ve o yanıt şöyle olurdu:

                “Arkadaşlar, siz Maraş’la ilgili bir envanter çalışmasına gidiyorsunuz ama zamanlamasını hiç düşündünüz mü?  Rumlar hala çözüm için adım atmıyor.  Kaldı ki, Maraş’ta çok değerli Vakıf malları vardır ve onları bile kendi kayıtlarımıza geçiremedik.  Maraş’ın envanter çalışması kaç ay, kaç yıl devam edecek onu düşündünüz mü?  Bu iş sanıldığı kadar hiç de kolay değildir.”

                İşte Maraş konusu gündeme gelince bazı düşünceler beliriverdi kafamda.  Özellikle anılarımla meydana gelen düşünceler...

                1978’ın sonbaharıydı...  O günlerin İskancıları olarak bendeniz, Statistik Şube Amiri Tamer Gazioğlu, Planlama Şube Amiri Ali İsmail Kanlı, Özel Yerleşim Şube Amiri Talay Ayhun ve İskan Müdür Muavini merhum Kemal Pehlivan’a bir talimat verilmişti.  O günlerin bakanı da Hakkı Atun’du.

                Bize verilen talimat, “Maraş’ın A Bölgesini iskana açmak için çalışmalara başlayınız.  Sonra da B ve C Bölgelerine geçiniz.”

                Gerçekte Tamer Gazioğlu ile Ali İsmail Kanlı’nın elinde bu bölgelerin tapu referansları vardı.  Tapu referansları vardı ama mülkiyet bilgileri yoktu.  O bağlamda A bölgesini iskana açıp, açıkta kalan göçmenlere dağıtmıştık.  İş B bölgesine geldiğinde, kapalı Maraş’ın altın kum bölgesindeki lüks bir otelde Koordiyasyon toplantısı yapılacağı bilgisi gelmişti.  Bu bilgi doğrultusunda bizlerin de olası ihtiyaç durumunda o toplantı salonunun yan odasında bizler de beklemeye alınmıştık. 

                Koordinasyon Kurulu, Denktaş Bey, Büyükelçi, Kolordu ve Güvenlik Kuvvetleri Komutanları gibi yüksek zevattan oluşuyordu.

                O günlerde Denktaş Bey’e muazzam bir baskı vardı BM Güvenlik Konseyinden.  O baskı doğrultusunda Denktaş’tan bize gelen talimat, “Maraş köklü ve nihai çözüme kadar dağıtılmayacak” şekindeydi.

                Zaman zaman Denktaş Bey’le bir araya geldiğimizde bu konu açılır ve Maraş’ın o günkü ve daha sonraki durumu irdelenirdi.

                1978 yılında Maraş’a girdiğimizde, tek katlı bir evin tam ortasında açan, pembe bir cemile çiçeğinin vahşiliği içinde bütün odalarından çiçeklerin dışarılara taştığına tanık olmuştuk.  Ganimetçilerin alıp götürdüğü bütün taşınır mallar artık yoktu.  Veya kırıntıları kalmıştı.  Kapılar pencereler de ganimetçiler tarafından alınıp götürülmüştü.  Yıllar sonra Maraş’ın kapalı gölgesindeki Ordu Evi’nde bir yemekli toplantıya davet edilmiş ve o günkü Maraş’la şimdiki Maraş’ın görüntüsünü izlemiştim.

                Savaş geçirmiş bir kentin böyle bir dumuna gelmesi kaçınılmazdı.  Sadece A, B ve C bölgelerinin tek tek evlerin incelemek bile çok uzun zamanımızı almış ve kan ter içinde Maraş’ın içinde mahvolmuştuk.  Şimdi gelelim bütün Maraş’a...

                Maraş’ın envanter çalışması düşüncesi çok iyi.  Lakin bu çalışmanın finalize edilmesi Denktaş Bey’ın belirttiği gibi kaç yıl sürecek?

                Orada binlerce, yüz binlerce ev, iş yeri, bitmiş ama kapı penceresi götürülmüş, bitme noktasına gelmiş ve kaba inşaaatı yapılmış nice apartman vardır.  Şimdi  Kudret Bey bu koca çalışmayı uzman bir ekiple yapmaya kalkıyor, hem de anlaşmalar bir yere varmadan.

                Kudret Bey’in şu sözleri de beni düşündürdü:

                “Taşınır ve taşınmaz malların envanteri” sözleri...

                Taşınmaz mallar binalardır bana göre.  Taşınır mallar nedir onu merak ettim.  Şayet ganimetçiler birşey bırakmışsa, o taşınır malların da envanteri yapılacak demektir.

                Yani diyeceğim şudur...

                Bu ölü ve savaştan nasibini almış kentin envanteri, karşılıklı iki tarafında anlaşması ile yapılabilecek çok geniş çaplı keşiflerle ve saptamalarla yapılabilecek bir iştir diye düşünüyorum.

                Keşke Maraş açılsa ve ticari yönden bölgeye bir hareket gelse.  Elbet bir gün Maraş açılacak.  Kaç nesil sonra, kaç cenerasyon sonra...

                Kudret Bey herhalde benim çocuklarım gibi 1974 savaşında çok küçüktü.  Ve yıllar sonra Kudret Özersay genç bir politikacı olarak, Maraş’ın durumunu analiz etme heyecanını yaşıyor.  Yani yıllar akıp gidiyor ve ömrümüz tükeniyor.

                Daha da özetlersek, birincisi Maraş’ın açılması ve envanter çalışması bir devlet politikası omalıdır. Hatta Türkiye’nin de dış politikası olmalıdır. İkincisi de Maraş’ın eski sahiplerine verilip verilmeyeceği meselesi.

                Ekonomik değerini kaybeden pek çok bina var Maraş’ın içerisinde.  Sahil şeridinde olan ve subjektif değere sahip binaların değerlendirilmesi de ayrı bir durum.

                Bekleyip göreceğiz bu atağın ardından Rumlardan gelecek “Maraş’ı iade ediniz” çığlıkları ne zaman yükselecek...

                KKTC’nin böyle bir atak yapması, Rumların bunu uluslararası ve diplomatik alana kaydırmasını olası kılmaktadır.  Bir diper deyişle elde edecekleri kozlu siyasi malzeme yapacaklardır.