Kurt sürüsünde kaç birey olur, ya da koyun sürüsünde.

Hüseyin Dayı vardı çocukluğumun Lefkoşa’sında. Mısırlıoğlu apartmanın karşısında kunduracılık yapardı.

Kunduracı tek o değildi, başka kunduracılar da vardı ve her biri bir kişilikti.

Yapıcı ustası Hasan Holâsto da yapıcı ustaları arasında ayrı bir kişilikti.

Ne birbirinin tam da aynısı olan evler yapılırdı, ne de her çocuk aynı ayakkabıları giyerdi..

Bayram yanaşınca, o yıldaki ilk bayram, ya da kunduramızın eskimişlik durumuna ve aile bütçesine göre ikinci bayram yanaşınca, anne baba elinden tutar çocuğunu Kunduracı Hüseyin Dayı’ya götürürdü. Bir yandan sohbet edilirken Hüseyin dayı metrosunu omzuna atar ve yere koyduğu karton üzerine çıplak ayakla basmamızı isterdi. Kulak arkası kalemi eline alır ve ayağımızı resmederdi kartona. Metroyu ayağın altından geçirir ölçerdi tarak kemiklerinin genişliğini, yüksekliğini de tabandan.

Markalar her bir ayağın kendine özgü ayak olduğunu unutturdular size ve ayrıca iğfal da ettiler zihninizi, ve kişiliğinizi.

Gerçekten sanıyorsunuz bütün ayaklar dünyadaki diğerinin aynısıdır diye.

O yüzden marka ayakkabılarla marka yollar yürüyeceğinize  inanıyorsunuz.

Marka sizi sanıya ve sanıyı hakikat diye kabule zorladıysa, emperyal markanın bir ürünüsünüz ve ne hoş bunu bilmiyorsunuz.

Zaten nike ve adidaslar da tam ayağınıza göre değil mi.

Kişilik,  bir insanı yek diğerinden ayıran neredeyse tek şeydir, ve kişiliğin tezahürleri de ilgi alanınza, mesleğinize eğitiminize göre değişir.

Eski zaman ustaları mimar yüzü görmeden evler inşa ediyorlardı, sahiplerinin yaşama biçimine uygun olarak, oysa şimdi mimarlar dünyanın neresinde isterse olsun adı farklı tedrisi ayni okullarda eğitimden geçtikleri içindir ki, Kentucky şehrinin konutları ile Yiğitler köyünün konutları karbon kopya ile çizilmiş kondurulmuş gibi.

Kişilik sahibi insanları yönetebilmek olası değildi o yüzden eskiden yöneticiler işleri yönetme peşindeydiler insanları değil.

Ne zaman ki kişilik sahibi olmayı terk ettiniz ve birey olmaya heves ettiniz, hevesinizi de hep teşvik etti emperyal şirketler işte o zaman aynılaştınız.

Ve kümelenerek bireysel aynılıklarınıza, eri oldunuz erbaşların onbaşıların, asteğmenlerin.

O kadar birey oldunuz ki ne bir Hamit Usta, ne Kunduracı Hasan dayı ne de Çörekçi Minnoş çıkmıyor aranızdan.

Marketlerden, çok şubeli mağazalardan giyiniyorsunuz.

Marka elbiselere bakınca kişisel bakmayı bilen göz, görüyor ki markanın içi boş.

Nasıl olur demeyin sakın, marka yürüyor koşuyor hatta gol bile atıyor.

Bin yıllık Fenerbahçe, Galatasaray, Yak ve GG tarihsel kişiliklerini bırakmış biz markayız diye böbürleniyor.