Tamı tamına iki ay uzak kaldığım gazetemden ve bütün okurlarımla yeniden buluşmak bana gerçekten çok büyük bir mutluluk vermiştir.
Bu uzak kalışın kısa bir hikayesini ve bütün acı dolu duygularımı dile getirme ihtiyacı duyarken, geçmişten günümüze kadar ne büyük acılar çektiğimi size anlatamam.
Malum birçok insanda olduğu gibi bende de ağır bir bel fıtığı rahatsızlığı oluşunca, mecburen bıçak altına yatma ihtiyacı duymuştum.  O ihtiyaç duyma ve yaşadığım acılardan kurtulmak ümidi ile baş vurmadığım kapı ve doktor kalmamıştı.  İşte o anlamda; Girne Üniversitesi, Dr. Suat Günsel Hastanesi’nde görev yapan GATA’dan gelme ünlü bir omurga ve beyin ceffahı profesörünün bulunduğunu öğrenmiş oldum.  Bu ünlü profesör kimdi?  O’nu neden hayat daha önce karşıma çıkarmadı bunca zaman?  Neden benim acılarıma son verecek bu ünlü tıp adamı ile hayata yeniden “Merhaba hayat” diyemedim?  Sözünü ettiğim ünlü tıp adamı, Prof.  Dr. Halil ibrahim Seçer’den başkası değildir.
Müthiş mesleğine düşkün, işini dört dörtlük yapan bu ünlü tıp adamı yeniden beni hayata döndüren ve yeniden sosyal ve kültürel hayatımı bahşeden pozitif, insan canlısı, mütevazi ve yardımsever “dost” benim için gerçekten bundan sonra çok büyük bir değerdir, diye düşünüyorum.    
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer’e şükranlarımı ve teşekkürlerimi sunarım. 
Bu arada O’nun meslek hayatı üzerine yapmış olduğum araştırmada öğrenmiş olduğum bir gereçeği de sizinle paylaşmaktan onur duyarım.
Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, GATA’dan çıkma bir bilim ve tıp adamıdır ama bu dalda bugüne kadar on binin üzerinde omurga ve yine on binin üzerinde beyin ameliyatı yapmış.  Bu dehşet verici bir rakamdır esasında bu alanda yapılan ameliyatlar için.
Siz benim yerimde olsaydınız, yeniden hayata dönmek için böylesine ünlü ve çok başarılı bir doktora güvenmez miydiniz?  Elbette güvenirdiniz.
Bana şu anki sağlığımı mı soruyorsunuz?  Şu anda yeniden doğmuş gibiyim dostlarım ve okurlarım...
Mecburen 5 omurgamın kilitlendiğii o zor ama çok başarılı 9 saatlik ameliyatımdan sonra üç hafta hastanede kaldım ve Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer, o mütevazi haliyle ve esprileri ile beni her gün yatağımdan kaldırdı ve koluna iliştirerek hastane koridorlarında yürüttü.  Kendisine bir kere daha içtenlikle teşekkür ederken, bu rahatsızlığım sürecinde gerek bizzat hastaneye gelerek, gerek telefonla arayarak ve gerekse evime bizzat gelerek bana acil şifalar dileyen başta Cumhurbaşkanı Sayın Mustafa Akıncı olmak üzere, UBP Genel Başkanı Ersin Tatar ve eşine, eski sağlık bakanı Sayın Dr.  Faiz Sucuoğlu’na,  eski Meclia Başkanı Sayın Dr. Sibel Siber’e, bazı milletvekillerine, gazeteci arkadaşlarıma ve daha ismini sayamadığım tüm değerli dostlarıma en içten teşekkür ve şükranlarımı sunarım.
Nekahet döneminde telefonlaştığım gazeteci dostum Sayın Ahmet Tolgay bana acil şifalar dilerken, rahatsızlığımı benden habersiz facebook’a koyunca rahatsızlığımı bilmeyen yüzlerce dostumun da bilgisi olmuş oldu.  Bu vesileyle binlerce mesaj, binlerce geçmiş olsun mesajı ve güzel sözler...   İşte beni hayata döndürenlerin bir parçası da buymuş...
Galiba insan, toplumdaki yerini böyle durumlarda daha rahat görebiliyor...  Tabii ki bu kadar vefalı dostum olduğu için de gururlanıyorum.
İşte o nedenle duygu dolu bu yazımı sizler için yazdım.  Yani iki ay ayrı kaldığım okurlarıma, “Merhaba Hayat” diyerek selam veriyor ve sosyal hayatıma dönmeme çok az bir zaman kaldığının müjdesini vererek, sağlığımın her geçen günle daha iyiye gittiğini ve her gün daha uzun adımlar atarak mutluluğumun ve sağlığımın sinyalini veriyorum.  Dolayısı ile eskiden olduğu gibi günlük yazılarıma yeniden başlıyorum.
Bu vesileyle de sağlığınzı koruyunuz ve yapabildiğiniz kadar spor yapınız ve bol bol yürüyünüz, diyorum.  Tabii ki deniz mevsiminde de bol bol yüzünüz diyorum.  Şunu da biliniz ki, kaybolan sağlığı yeniden kazanmak gerçekten çok zordur.
Bu anlamda ben kendimi sorgulamışımdır...
Kırk küsur yıl masa başındaki memuriyetim mi, yayın ve gazetecilikte ürettiklerim ve yayınladığım kitaplarım mı, uzun yıllar yaptığım televizyon programlarım mı, yoksa mücahitlik yıllarımda beş katlı binaların tepesine taşıdığım kum torbaları ve yaptığım mevziler mi, diye sorguluyorum.
Yani hayat, dostlarım.  Bu sonlanan acılarımla size selam olsun dostlarım...  
Ve bana yeni bir hayat bahşeden Prof. Dr. Halil İbrahim Seçer Hocam’a binlerce kez teşekkürlerimi arzederken,  YDÜ Kurucu Rektörü can dostum Dr. Suat Günsel’i de yürekten kutluyorum, böyle şahane bir üniversite ve modern hastaneyi topluma kazandırdığı için.
Bütün günleriniz sağlık, huzur ve mutlu geçsin...