Otuz yıl! Kolay mı? Üç yüz altmış’a yakın Ay! Hiç kolay değil, “mutfağını” bildiğim,  “çekirdekten” yetişdiğim için; yayıncılık açısından ülke şartlarını göz önüne alarak iddea ediyorum: her türlü saygıya ve övgüye değerdir Gazetecilik ve Yayıncılık mesleği. Kıbrıs Türk basılı yayıncılık tarihinde aralıksız otuz yıl, kitap ve gazete bayi raflarında yerinizi almak değerlidir. Üretmek... En önemlisi de; bu süre zarfında, daha iyi bir dünya ve gelecek için üretmek!

Bu yüzden;

VATAN, memleket sevgisidir!

VATAN, insana saygıdır!

VATAN, Üretmek ve varolmanın örneğidir!

VATAN, Demokrasilerde, iletişim kültürünün varlığıdır.

VATAN, Erten Kasımoğlu’dur, Cesarettir... Ailedir!

90’lı yılların başında Sevgili dayım Erten Kasımoğlu ve kardeşim gibi büyüdüğüm yeğenlerim, Dayımın Londra’daki gazetecelik serüvenini tamalaması ile yurda kesin dönüş yaparak, Ailevi dayanışma ile VATAN gazetesinin yayına başlayacaktı. Ailemizin örnek dayanışma ve yayıncılık macerası, Çocukluktan kurtulmaya, gençliğe adım atmaya çalışan beni, bilinç altımı, “Şeher” sevgimi, araştırma merakımı, politik duruşumu, düşüncelerimi, kararlarımı ve yaşam tarzımı çokça etkileyecekti.

Yaş On Üç, tam da böyle gün Cuma! Öğle vakti, okul zili çalıyor... Bayrak töreni derken koşar adım eve... Hızlıca el üz, üst baş temizleniyor, ayakta atıştırıyorum, babam beni “AKVA” otobüsleriyle, “Şehere” yolcu ediyor! Dr. Küçük meydanı son durak, sırt çantamda bir kaç yedek kıyafet, bir çift “sebo” futbol ayakkabısı. Doksanların başındayız, meydan cıvıl cıvıl, işportacılar, sandviçciler, taksiciler... Bağırış, çağırışlar arasında koşar adım Polis Sokağa, kestirmeden Arabahmet Camii yanında AnnneAnnem! Mücahide kadın. Gölgesi hiç bitmeyen çınar ağacım. Sırt çantamı bırakıp daha hızlı adımlarla Arapahmet Mahallesi'ndeki VATAN Gazetesinin ilk ofisine, Gazetenin, geleni gideni, sohbeti çoktur, Gazetenin macerası yoğundur! Hepsine şahitlik ederek, Çağlayanda bulunan bir apartmanın bodrum katında baskısı ve harmanı tamamlanan gazetenin, her Cumartesi Sarayönü ve Aras’ta “Esnafı” ile buluşması heyecanı ile yatır, sabah erkenden kaldırılırdım. Mehmet Kasımoğlu ile birlikte gazetelerimizi koltuğumzun altına yerleştirip sokakları paylaşırdık. Sabır Köfteci, Galadari Ayranları, Kaptan Sandviççi, Ciğerci Ahmet, Dikilitaş... Lefkoşa!

Her Cumartesi gazete satmak bahane, yeğenlerle gezmek tozmak, Cumartesi öğleden sonraları saatlerce futbol oynamak...

Meğerse ne çok ölümsüz dostluklar kazanırken, memleket sevdası da içime işlemiş o günlerde. Bu güzel ailevi dayanışma örneklerimiz nasıl toplumsallaşır sorsuna, yanıt bulmak için meğerse mücadele ruhum ilmik ilmik örülmüş o günlerde. İyi de olmuş!

Bundan böyle her Cuma, sizlere bu “köşeden” merhaba diyeceğim.

Çünkü yazmak; huzurdur.

Çünkü yazmak; çoğalmaktır.

Çünkü yazmak; çözüm üretmektir.

Çünkü yazmak; dertleşmektir.

Çünkü yazmak; varoluştur.

VATAN’da yazmak ÖZGÜRLÜKTÜR!

Merhaba.