Erkek ve dişi.

Hayatın, canlılığın olmazsa olmazıdır.

Doğaldır erkeklik ve dişilik. Ne zamana kadar doğaldı diye bir soru şart olmuştur.

Şart olmuştur çünkü ne erkekler ve nede dişiler doğal halleriyle, doğanın bahşettikleri ile ya da doğanın yükümlendirdikleri ile yetinmeyip  başkalaşma, deforme olma, metamorfoza uğrama peşine düştüler.

Erkekler önce, silah sandılar kadınlarda olmayan organlarını, sonra dişiler tabiatın kendilerine bahşettiği  ve yaşamın sürmesine neden olan özelliklerini, ikinci sınıf insan yerine konma sebebi sandılar.

Halt ettiler ikisi de.

Pazu kuvvetini  önemsemekten muzdarip bir hale soktu kendi kendini erkek milleti ve bu muzdaripliğini de üstünlük sanma aptallığı ile gösterdi- gösterdiler, eşi- eşleri olacak kadınlara.

İttiler kaba kuvvet akılsızlığı ile kadınları, hayatın dışı sandıkları evlere.

Sonra metamorfoza uğrayan başka bazı ve müstesna erkekler dediler ki kadınlara, boş verin kocanıza, çocuklarınıza  hizmet etmeye, bakın devasa fabrikalar sizi bekler toplumsal hizmet için.

Onayladı bu tuzağı erkeği ve kadını ile Ademoğlu ile Havva kızları.

Erkek emeğinden de  ucuz bir emek daha buldu emrine amade metamorfoz erkekliği.

Ödüllendirdi.

Al sana kreş dedi sevindirdi.

Ve cinsiyeti düşman etti cinsiyete.

Ellerini oğuşturarak seyreyliyor şimdi eşyalaşmış, insan olmaktan kendi gönülcükleri ile vaz geçip  meta üretimi biçimi nesenesi  birey olmaktan mutluluk duyan er ve dişi bireycikleri.

Er olan der ki ben erkekim,  hakimim hükümran.

Dişi olan da der ki, niye emzireyim ki doğurduğum diye bir çocuğu, bedenim benimdir, niye bozayım başkası için memelerimi.

Neeee

Evet ne.

Ne yazık ki bu gerekçe, Jane Fonda ‘dan 50 yıl sonra tekrarlandı şu bizim entel restoran barlarında.

Ve erkek, doğal  erkek değil ama metamorfoza uğramış erkek , kadın boğazlamakta dünyanın her devletinde, üç aşağı beş yukarı oranlarla.