Hepimizin bildiği gibi uçak biletleri cep yakıyor.  Özellikle sık sık seyahat edenler için bayağı külfetli geliyor bilet paraları.
Bütün mesele uçak biletlerinin pahalılanması değil.  Bütün mesele hava ulaşımında köklü bir rekabet gücünün oluşmaması ve biraz da tekelci politikalarla işin yürütülmesindedir.
Belki “Bu nasıl tekelcilik?” diyeceksiniz.
Ne yani...  Tekelciler de kendi çıkarları için bir uzlaşıya varamazlar mı?  Bal gibi de varırlar.  Görünen odur ki ulaşımın ucuzlamasına hükümet de pek etki yapamıyor.  O zaman akla başka alternatifler geliyor.
Bence o alternatif, milli hava yolumuzun kurulmasıdır.
“Milli Hava Yolu” diyebileceğimiz yeni bir hava ulaşımının yaratılması için bugüne kadar neler yaptık veya neler yapamadık?
Gayri ihtiyari insanın aklına “Kıbrıs Türk Hava Yolları” geliyor nedense.
1974 Harekatından sonra oluşturduğumuz pek çok önemli KİT’ler gibi Kıbrıs Türk Hava Yolları da öyle kurulmuştu.  Savaş sonrasında bir zorunluluk olarak ortaya çıkan kendi hava ulaşım şirketimizin, tam bir denge unsuru olduğunu düşünebiliriz. 
Kıbrıs Türk Hava Yolları’nın ne kadar çok insanı bünyesinde barındırdığını, ne kadar ailenin ekmek kapısı olduğunu bilmeyen yok.  Lakin gelin görün ki, bir gün onu da batırdık ve o koskoca, kale gibi bina orada kilit altında duruyor.
Gerçekte KTHY’nın iflasında bütün siyasilerin suçu vardır.  İktidarı muhalefeti bu şirketin ayakta kalabilmesi için nedense ellerinden geleni yapmıştır.  Özellikle CTP’nin de koalisyon ortağı olduğu bir dönemde KTHY’nın idaresinin onların bünyesine verilmesinde pek de başarılı olduğu söylenemez.  
İşin özünde o işletmeye fazladan personel yükleme yapılması vardır.  Yani batan Titanik gemisi gibi bir buzdağına çarpıp geleceği kararan, hatta yok olup giden bir işletme...
Geçmiş zaman göstermiştir...  Hemen hemen bütün siyasilerin can simidi olur böyle işletmeler.  Hal hatırla işe alınanlar bir üzüm salkımı gibi uzayınca, sonunda böyle batar para getiren o şirket.
KTHY’nın Kıbrıs Türk Hava Yolları ile  ortaklığı ortadan kalkınca olanlar olmuştu.  İlle de tutturmuştuk.  “Bütün hisseleri bize veriniz diye.” Ve sonunda bütün hisseler bize verilmişti.
Halbuki THY ortaklığından epeyce faydalanabiliyorduk.
Hatırlıyorum...  KTHY’nın TC kanadı Yönetim Kurulu Başkan ve üyesi ile bizim siyasilerin çok büyük çatışmaları olmuştu.  Nedense hep böyle işin kompetanı olmayan kişileri atardı Türk kanadı da böyle KİT’lere.  İşte o dönemlerde görmüştük bir film yapımcısı ile bir bestekarın KTHY’ndaki varlığını.
KTHY’nin teslim bayrağını çekmesiyle yüzlerce insan işsiz kalmıştı.  O insanlar birden bire kendilerini büyük bir ekonomik yıkımın içinde bulmuşlardı.  Hemen hemen her gün eski KTHY binasının önünde çadırlar kurulur, pankartlar açılır ve beklentiler dile getirilirdi.  Sonunda devlet bu insanlara sahip çıkarak yavaştan yavaştan bir yerlere sokuşturmuştu, sırf ekmek parası için.
Bakıyoruz...  Türkiye’den devasa proje ile gelen su bir tarafa, hava ulaşımında monopolcülüğü ortadan kaldıracak bir Milli Hava Yolu kurulması artık düşünülmelidir.
Rahmetlik Ulusal Lider Dr. Küçük’ün en hassas olduğu şey, devletin eline geçen bunca ganimet binalara rağmen, devletin bazı dairelerinin kirada olmasıydı.  Gerçi o durum asgariye indi ama, KTHY binası, unutulan bir “meçhuller manastırı” gibi, hatta heyula gibi orada duruyor.  Gelen geçen de o binanın akibetini soruyor.
“Ne olacak bu binanın hali?” diyorlar.
Devlet bu binadan neden yararlanmıyor?
O bina milyon sterlinin üzerinde bir değere sahiptir.  Bir diğer deyişle subjektif değeri ile müthiş bir ekonomik bir potansiyeldir devlet için.
Kısacası devlet yeni bir hava yolu oluşturmazsa, mevcut ulaşım şirketleri bilet fiyatlarında milletin anasını ağlatmaya devam edeceğe benziyor.
Şayet haksızsam “haksızsın” desin birileri bana.  
Asgari ücretle Türkiye’ye okumak için evlat gönderen insanlar neler çekerler şu uçak biletlerinden.
Sık sık sağlık kontrolu için ada dışına gidenlerin ödedikleri astronomik uçak biletleri başka.
Londra yolcuları kendilerine bir pencere buldular.  O pencere de Rumların Larnaka Hava Alanı’dır.  Elinde Kıbrıs pasaportu bulunduranlar için çok büyük kolaylık teşkil ediyor esasında Rumların hava alanı.
Bazıları da şöyle düşünüyor elbette.
“Ne yani, İstanbul’a gidip on tane polis kontrolundan geçmek, on defa da kemer çıkartıp kapılardan ve polis kontrolundan sıyırmak kolay mı?”
Tabii terör ve türlü insanların yarattıkları bir durum olsa da şu gümrük kapılarındanki yoklamalar, belki Türk polisini de zorluyor, tedbir almaya.  Ama insanlar alternatif arıyorlar.
Kısacası Milli Hava Yolumuz nerede ve ne zaman kurulacak?
Bu soruya cevap arıyorum.