Dünkü haber dünyasına iki enses ilişki haberi daha düştü.  Bunlardan birisi Alayköy’den, diğeri de Lapta yöresinden.  Bu haberi ilk kez okuduğumda şu sözler geçti aklımdan.
“Dünyada ne ahlaksız babalar ve dayılar varmış...”
Çocuk yaşta cinsel istismara ve tecavüze uğrayan bir genç kız, öyle bir yapıda gençlikle çocukluk arasında gelip giden, ergenlik çağının gelişmişliğinde kendi kişiliğini oluşturmaya çalışır.  Kaldı ki ergenlik çağını yaşayan kız veya erkek çocuklarının en çok aile desteği istediği dönemler, bu yaştaki dönemlerdir.  Lakin gelin görün ki baba, öz kızına 14 yaştan başlayıp 17 yaşına kadar her gün tecavüz etmiş, her gün tehditle onu yatağa atmış ve utanmadan da toplum içinde gezmiş dolaşmış.
Bu enses ilişkide en şanssız olanlardan birisi de, Lapta’daki genç kızdır.  Bu çocuk yaştaki kıza hem babası, hem de dayısı tecavüz etmiş.
Bunlar nasıl ailedir Allah aşkına.  Bunlar nasıl baba, nasıl dayıdırlar?
Bu tür olayların suçlularının adını ilk harfleri ile veriyor basın.  Herhalde polisin bir uygulaması olsa gerek bu.  Bana göre böyle olaylarla ilgili haberlerin, bu ahlaksız baba ve dayıların gerçek isimleri verilmeli ve kamuoyu bunların gerçek kimliklerini öğrenmelidir.
Şimdi o insanlar tutuklanmış.  Hatta baba suçunu itiraf etmiş.  Hatta pişmanmış.
Ulan terbiyesiz...  Kendi öz kızına defalarca tecavüz ederken pişman olmamışsın ve yakayı ele verdikten sonra pişmanlığını dile getirmişsin, neye yarar.
Bu tür çirkinlikleri yaratan terbiyesiz bir baba veya bir başka yakın için her zaman gerçek düşüncelerimi ifade etmişimdir, okurlarımın affına sığınarak.
Böyle insanları halkın eline vereceksiniz.  Sarayönü’nde şöyle onları anadan doğma çırılçıplak yapacaksınız, sonra da meydandaki dikili taşa bağlayacaksınız. Sonra da etinden et kesip, tuz basacaksınız, affedersiniz, kıçına da kocaman bir turp sokacaksınız.
Yalan mı?
Bu tür haberler çıktığında bazı kişiler de şöyle der:
“Ne turpu canım?  Memleket Arap ve zenci dolu.  Onları zencilerin eline verip  onunla ters ilişkisinin gerçekleşmesini görün.”
Nedense sinirleniyor insan.  Birazcık çizmeyi aşsak da, bunlar gerçek düşüncelerdir.  Çünkü ahlaklı ve aklı başında bir baba kesinlikle bunu yapmaz ve yapamaz.  Ahlakı buna müsaade etmez.
Bundan bir yıl kadar önce İstanbul’daki bir hayat kadınının dramını anlatan hayat kitabı geçmişti elime.  Kadının en büyük arzusu, milletvekili seçilmek ve hayat kadınlarının da bir insan olduğunu, fahişelikle en büyük hizmeti verdiğini, bir hayat kadını ile meclisteki üç kağıtçı bazı milletvekillerinin mi, yoksa genelevde çalışan bir hayat kadınının mı daha temiz olduğunu sorgulamaktı.
İstanbul veya Türkiye gerçeğinde bir hayat kadınının milletvekili seçilmesi mümkün değil, toplumsal ahlak açısından.  Ama kadın seçilmeyeceğini bile bile hoparlörü eline almış, Taksim Meydanı’nda bağıra bağıra kendi propagandasını yapmış.
O kadın hayat kitabındaki hikayesini şöyle anlatmıştır.
“Annemle babam ve kardeşlerim Almanya’ya giderlerken beni, 14 yaşında iken amcamın yanına bırakmışlardı emaneten. Maksatları Almanya’da ahlakımın bozulmamasıydı.  Lakin Amcam bir gece geç vakit bana tecavüz etmiş ve o tecavüzler hiç bitmemiştir.  Nerdeyse günde üç kez bana tecavüz ediyordu.  Bu durumu babama mektupla bildirdiğimde o bana şöyle bir yanıt vermişti.  ‘Hiç insanın amcası öyle birşey yapar mı?  Ayıp ediyorsun kızım, amcanı böyle çirkin bir şeyle itham etmekle.  Hemen ondan özür dile ve ekmek yediğin kapıya ihanet etme.’  Sonra yaşım olgunlaşınca da amcam beni götürüp bir geneleve teslim etti.  Gidiş o gidiş, oropsu olup çıkmıştım.”
İşte hayat gereği budur.
Şu bizim küçücük memlekette kimin ne halt ettiğini ve ne olduğunu herkes bilir.  Irza geçmeler de, ahlaksız babalar ve dayılar da bilinir.  Rüşvet yiyenler de, politikacıların vurgunları da konuşulur.
Mutlaka ama mutlaka o ahlaksız baba mahkeme tarafından mahkum edilecektir.  Cezası kaç yıl olacak bilemiyorum ama mutlaka bir ceza yiyecektir.
Ya o babaları tarafından ırzına geçilen genç kızlar bundan sonra ne olacaklar?  Onların gelecekleri, büyük hayalleri, yuva kurma idealleri ne olacak?
Herhalde o kızlar, şu veya bu şekilde toplum tarafından deşifre edilecek ve utançtan sokakta yürüyemeyeceklerdir. Sonunda ne olacak?  Ya memleketi terkedecekler, ya da hayatlarına kıyacaklar.  Hatta dahası, bir hayat kadını olup çıkacak.
Hani derler ya...
“Sen hangi suçu işlersen işle, geçmişin mutlaka seninle beraber olacaktır.”
Gerçek değil mi?  Bu öyle bir leke ki, hiçbir tederjanla temizleyemezsin.
Gerçek ahlaklı babalar, kendi öz kızlarına gözleri gibi bakarlar, mükemmel ve ahlaklı yetişmeleri için gözlerini dört açarlar, hatta gelişme çağında gidecekleri yerlere bizzat kendileri götürüp, dönüşte onları kapıdan alırlar.
Bir aile neler çeker bir evladı yetiştirmek için.  Özellikle kızların ahlaklarını koruma adına verdikleri mücadele.
Ama ahlaksız babalar, adeta “Bu meyveyi önce ben yiyecek, sonra başkasına bırakayım” dercesin kendi öz kızlarına tecavüz etmeyi, sözde  erkeklikten sayarlar.  Erkeklik böyleyse lanet olsun o erkekliğe.
Bundan sonra mahkemenin vereceği kararı dört gözle bekleyeceğiz.  Herhalde mahkeme kararından sonra bu ahlaksız babaların ve dayıların gerçek isimlerini de öğrenmiş olacağız.