Disi Başkanı Averof Neofidu’nun yabancı elçilerle yaptığı görüşmelerde vurgu yaptığı çok önemli birşey vardır.  Fileleftheros gazetesi Neofidu’nun şu açıklamalarını taşımış sütunlarına.

            “Türk işgalinden, işgal birliklerinden, 1960 garanti koşullarından kurtulmak istiyorum. Omorfo’yu, Maraş’ı ve diğer bölgeleri geri almak istiyorum.  Mülkiyet konusunun adil bir şekilde çözümlenmesini istiyorum. Bütün bunları almak içinse, Kıbrıslı Türklere siyasi eşitliği vermemiz gerekiyor.”

            Neofidu’nun bu sözleri, adeta tavşana uzatılan havuca benzer.  Yani “Bize şunları şunları veriniz ki, biz de size siyasi eşitliği verelim” demeye benzer.

            Hani derler ya...

            “İsteyenin yüzü bir kara, vermeyenin iki kara” diye bir söz.  Lakin istemekle vermek arasındaki gerçekler, hiç de kolay çözümlenecek istekler değildir.

            Elbet bir gün şu Kıbrıs meselesi çözümlenecektir.  Belki olası bir anlaşmada bazı sınır düzenlemeleri yapılacaktır.  Lakin Neofidu’nun rüyasını gördüğü bütün eski yerleri geri alması mümkün değildir.  Kıbrıs Türkünün ve Kıbrıs Rumlarının yaşanmış gerçekleri vardır.  Bir çırpıda o gerçekler fırlatılıp atılamaz.  Bir diğer değişle hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.

            Neofidu’nun kafasındaki temel düşünce şudur:

            “Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğünün ortadan kaldırılması ve adadaki Türk askerinin geri çekilmesi.”

            Bu gerçeği Neofidu da biliyor.  Garanti anlaşmalarının Türklere verdiği avantajlar olmasaydı, Rumların Türkleri yok etme stratejileri içinde başlatılan 15 Temmuz darbesi ve Kıbrıs’ın Yunanistan’a ilhak edilmesi gerçekleşmeyecek miydi?

            Olası bir anlaşmada elbette Türklerin de pek çok istekleri ve kurmuş oldukları düzenin ve hayatın devamına ilgişkin argümanları olacaktır.

            Dilin kemiği yoktur.  Ağzı olan konuşur misali Neofidu yeni bir fikir ortaya atarken, bu sözlerin nereye gittiğini de hesaplaması lazımdı. 

            Elbette ki Türkler siyasi eşitlik ister.  Elbette ki yan yana iki devletin birbirini tanımasıyla bir ortamın oluşmasını ve mutlu bir Kıbrıs’ın yaratılmasını ister.  Lakin hala daha direk konunun içine değil, etrafını dolanıyorlar.  Sanki çocuk aldatacaklar gibi...

            Öyle görünüyor ki bir süre sonra başlayacak olan Beşli görüşmeler de bir sonuç vermeyecek.  KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar kırmızı çizgilerini ortaya koymuştur.  “Kesinlikle önümüzdeki gayri resmi görüşmelerde federasyon konuşulamaz.  Konuşulacaksa iki eşit ve iki egemen devlet temelinde bir çözüm olabilir” dememiş miydi?  Türkiye de aynı tezler üzerine açıklamalar yapıyor. Yani bir parallellik içinde süregelen yeni bir görüşme platformunun oluşması.

            Bir defa Türk tarafı, tam on bir yıl hayatımızı çalan Rumlardan bir hesap soracaktır.  Sokaklardan toplayıp çukurlara gömdükleri zavallı insanların hesabını da soracaktır.  Cayır cayır yaktıkları köylerimizin, banyo küvetinde katledilen masum insanlarımızın, Murtağa, Sandallar, Taşkent, Ayvasıl ve daha nice katliamların da hesabını soracaktır.

            Buraya şöyle birşey iliştireyim...

            Bir zamanlar bir haber okumuştum gazetelerden.  Amerika’nın ne bileyim hangi kentinde iki komşu arasında çıkan kavga, birisinin diğerinin köpeğini öldürmesi falan...  Köpeği komşusu tarafından öldürülen o insanlar mahkemeye baş vurunca çok yüklü bir tazminat almışlardı.  Mahkemenin kararı şuydu:

            “X şahsın komşusunun köpeğini öldürmesi sonrasında bozulan psikolojisi, gerçirdiği travmalar ve acılar için şu kadar büyük bir meblağı Y şahsın ödemesine karar verilmiştir.”

            Hele bir düşünün...  Bir ailenin köpeğinin kaybından ötürü uğradığı üzüntü ve psikolojik yıkım nedeniyle suçlu olan, nasıl mahkum ediliyor.  Kaldı ki bizde insan hayatı söz konusudur.

            Bu örnekleme ile ne demek istediğimizi anlamıştır herhalde Bay Neofidu.  O bakımdan Türklere siyasal eşitlik vererek bütün isteklerimizi geri alalım demekle bu iş olmaz.

            Geliniz mantıklı, akılcı ve doğru dürüst bir onurlu anlaşma yapalım.  İki eşit devlet temelinde bu adaya huzur getirelim.  İşte o zaman alacak-verecek meselesi konuşulunca ak koyun, kara koyun belli olacak.  Elbette vermeden almak Allah’a mahsustur.  Tabii ki almak için bazı şeylerden de fedakarlık edeceksiniz. 

            Maraş’ı mı istiyorsunuz?  Zaten Maraş için gerekli mesajlar verilmiştir.  “Maraş eski sahiplerine iade edilecektir” denmiştir, ki Maraş bu sorunun en temel toprak parçasıdır.

            Öyle garantörlüğü ortadan kaldırmakmış, Türk askerinin adadan gitmesiymiş, bütün göçmenlerin evlerine dönmesiymiş gibi saçma isteklerin gerçekleşmesi mümkün değil.

            Bu iş ilelebet gidemez.  Türkiye bu işin iki eşit devlet temelinde çözümlenmesinde kararlı olduğuna göre, Rumlar bu noktada olumlu bir tavır göstermelidir.  Onlar ister kabul ederler, ister etmezler.  KKTC’nin tanınası da olası alternatiflerden birisidir.  Rumlar kabul ederler veya etmezler.  Kıbrıs sorunu ya çözülecek, ya çözülecek.  Türkiye azimli ve kararlıdır. KKTC olarak bizler de kararlıyız.  O halde saçma sözlerle zaman kaybetmeye hiç de niyetimiz yoktur.

            Şimdi Neofidu şapkasını çıkartıp önüne koysun ve bu görüşler doğrultusunda masaya otursun da görelim kendisini de, o atıp tutan Rum ağalarını da.