Avrupa Parlamentosu Üyesi, tek Kıbrıslı Türk Niyazi Kızılyürek, “Güney Kıbrıslı” kimliği ile bu parlamentoya girmesi gerçekten beklenmedik bir olaydı.  O zamanki AP seçimlerine “Güney Kıbrıslı Türk” kimliği ile aday olduğunda “Rumlar Niyazi Kızılyürek’i seçmezler” demiştik.  Ama seçmişler.  Aferin adama...

            Niyazi Kızılyürek esasında değerli bir profesör ve bir akademisyendir.  Güneydeki bir üniversitede uzun zaman görev yapmış, güney nüfusunun güvenini kazanmış.  Lakin işin püf noktası neydi onun AP’ye seçilmesinde?

            Hani Rumlar AB’ye girdiler ya...  Rumların AB’ye girmeleri ile Kıbrıslı Türklerin büyük bir çoğunluğu da AB pasaportuna sahip olmak için güneyin kuralları gereğince kimliklerini tazelemişler ve Rum pasaportu almış.  Esasında Rum pasaportu alan ve Rum kimliği taşıyan Türkler şöyle düşünmüşlerdir milli duygular ötesinde.

            “Biz Kıbrıs Türklerin, müşterek kurulmuş olan Kıbrıs Cumhuriyeti’ndeki haklarımızın yıllarca çiğnenmesi ve yenmesi her zaman kabul edemeyeceğimiz bir gerçektir.  O bağlamda Rumların tek yanlı olarak AB’ye girişine hiçbir zaman onay vermedik ve eleştirdik.  Hatta AB, böyle davranmakla Kıbrıs sorununu daha da çıkmaza sokmuştur.  O bağlamda Türklerin AB pasaport alma ve o kimliği taşımaları, kendi inandıkları davalarından döndükleri anlamı taşımaz.  Rum pasaportunu bir hak olarak gördük ve dış dünyaya kolayca seyrüsefer yaparak ulaşmak için hayatımızı kolaylaştırdık.”

            Gerçek budur.

            Niyazi Kızılyürek yaşadığı ortama, güney ve kuzeydeki dostlarına güvenerek adaylığını AP seçimlerine koymuş ve bu seçimi kazanarak AP’ye girmiştir.  Yani bir diğer deyişle, Rum kimliği taşıyan herkesin oy kullanma hakkı vardı Türklerde de.  Kızılyürek’i AP’ye taşıyan, bence kuzeyde yaşamakta olan ve Rum kimliği ile hareket eden Türklerin oyları olmuştur, ağırlıklı olarak.

            Şimdi gelelim Kızılyürek’in AP’ye sitemlerine...

            Kızılyürek’in isyanı, bir Türk olarak AP’de kendi dilinde konuşamamasıdır.  Bu isyanını dile getirirken de, bir başka deyişle, Kıbrıslı Türklerin mağduriyetlerini gözler önüne seriyor.

            Kızılyürek isyan etmekte haklı ama.  İster güney Kıbrıs’ın kuralları içinde AP’ye girsin, ister kuzeydeki yakınlarıyla ve dostlarıyla zaman zaman bir ömür geçirsin. O, AP’ye girmiş ve bir parlamenter olarak ülkesindeki olumsuzlukları dile getirmiş.

            Niyazi Kızılyürek şöyle diyor:

            “Türkçenin bir AB üyesi ülkenin resmi dili olmasına rağmen,Türkçe konuşan bir Kıbrıslı olarak, Avrupa Parlamentosu’nda muhtemelen  anadilinde konuşamayan tek parlamenter benim.  Türkçenin AB dili olmaması, Kıbrıslı Türklere ayrıcalıktır.”

            Şu anda empati yapıyorum, Kızılyürek’in AP’deki pozisyonunu ve Türk dilinin AP’de kabul görmemesine ilişkin isyanlarını düşünerek.

            Bir tarafta Rum idaresi, öte tarafta uluslararası alanda kendi kimliğini kabul ettiremeyen Kıbrıslı Türkler ve KKTC...

            Bir defa Kızılyürek bir Türktür ama bu parlamentoya seçilmiştir.  Bunu kimse inkar edemez ve bütün kapılar herkese olduğu gibi ona da açıktır.  Avrupalılar Kızılyürek’i dinlemek zorundadırlar.  Hem de Türkçe konuşarak onun ne söylediğinin anlaşılması için çareler aramalıdırlar.

            Ben onun yerinde olsaydım konuşmamı İngilizce değil, Türkçe yapardım, hop kalksınlar hop otursunlar ve hatalarını görebilsinler.

            Hani zaman zaman insan haklarından bahsederiz... Hani zaman zaman AB’nin kendince eşitlik ilkelerine değinir ve gerek Türkiye’ye, gerekse Kıbrıs Türklerine uyguladıkları ambargo ve “fırsat eşitliğinden yararlanmama” anlayışlarını eleştiririz ya...

            Bütün bunları kafamdan geçirdiğimde Niyazi Kızılyürek’e şunları diyesim gelir:

            “Sayın Kızılyürek, sen güney Kıbrıs kimliğinle hasbelkader şu ‘Hristiyan Kulübüne ‘ girdin ama, bu efendilerin kulakları sağır, gözleri de kördür, seni duymaları ve görmemeleri açısından.  Yine de iki kimlikli bir parlamenter olarak oradaki görevlerin hayli zor olsa gerek.  Yani boşuna uğraşmayınız Türkçenin AP tarafından kabul görmesi için.”

            Kısacası Niyazi Kızılyürek’in AP’de verdiği mücadeleyi, bir yerde anlamlı bulmamak elde değil.  Allah yardımcısı olsun bulunduğu ortamda iş yaparken ve kendi dilinin mücadelesini verirken.

            Daha ne diyelim ki... Orası “Hristiyanlar Kulübü”.  Hristiyanlar böyle bir kulüpte, rağbet ederler mi bir müslümanın görüş ve düşüncelerine.  İşte o kulüp, öyle bir kulüptür arkadaş.