Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunarak anlaşma imzalanmasını istemiyor.
Bunu sadece biz ifade etmiyoruz.
Bizim bildiğimiz bu basit gerçeği kimi yabancılar da dile getiriyor.
Hatta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi vatandaşları dahi seslendiriyor.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin eski Dışişleri Bakanlarından Nikos Rolandis, bir kaç kez yazdığı yazılarda Rum Yönetimi’nin 1974’ten itibaren çözüm anlaşmasına varılmasını yedi kez reddettiğini belirtme gereği duymuştur.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin eski yetkililerinden Nikos Rolandis’in ortaya koyduğu bu gerçek çerçevesinde esasında şunu sorgulamak lazımdır:
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs’ta bir uzlaşmaya varılarak çözüme varılmasını niçin istemiyor, bu yöndeki formülleri niye sürekli reddediyor?
Bu soruyu doğru yanıtlamak aslında işin sırrını da açığa çıkarmak demektir.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi gerçekten Kıbrıs’ta uzlaşmaya varılarak bir çözüm bulunmasını niye istemiyor?


*


Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; 1974 sonrası yedi kez çözümü reddetmesi ile tavrını belirginleştirirken en son BM tarafından ortaya konulan çözüm planını halk oylaması ile reddetmiştir.
Böylece Güney Kıbrıs Rum Yönetimi uzlaşma ve çözüm istemediğini çok daha açık bir şekilde tescil etmiştir.
Fakat bu gerçekliğe karşın gelişmeler durmadı.
Kıbrıs’ın geleceğini Güney Kıbrıs Rum Yönetimi lehinde etkileyecek şekilde gelişmeler sürdü.
Güney Kıbrıs çözümü reddetmesine rağmen AB üyesi yapıldı.
Bu üyeliğin nimetlerini kullanarak sorunu kendi lehinde etkileyip yönlendirmelerde bulundu.
Yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Kıbrıs sorununa bir çözüm bulunmasını reddederken konunun lehine gelişmesini sağlayacak olanaklar kendine sunuldu.
Bu durumda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi soruna çözüm bulunmasını reddetmesin de ne yapsın?
Niye çözüm istesin?


*

Açıkçası uluslararası camianın Kıbrıs konusunda takındığı tavır, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni soruna bir çözüm bulanarak, anlaşmaya varılmasını istememeye teşvik etmektedir.
Her çözüm arayışında bulunan formüllerin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi tarafından reddedilmesine karşın Güney Kıbrıs Rum Yönetimi cezalandırılmamakta, aksine ödüllendirilmektedir.
Kıbrıs’ın tek sahibi imiş gibi muamele görmektedir. Uluslararası platformlarda etkinliği artırılmakta, lehinde yeni adımlar atılmaktadır.
Bu da Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ni çözümsüzlük yönünde teşvik etmektedir.
Halbuki, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi çözümü kabul edip bir anlaşmaya varması halinde Türklerin de Kıbrıs’ta söz sahibi olduğunu kabul ederek onlara bazı haklar tanımak zorunda kalacağını bilmektedir. Bu nedenle de çözümü reddetmektedir.
Ancak bu reddedişe rağmen uluslararası camia Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne hiçbir zorlayıcı tavır takınmamaktadır. Aksine onu daha da palazlandırmakta ve etkinliğini daha artırmaktadır.
Bu durumda Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Kıbrıs’ta çözüme varılarak bir anlaşma imzalanmasını niye istesin?
İşin esef verici yanı maalesef budur.
Böylesine bir durum devam ettiği sürece değil yedi kez, yetmiş yedi kez de çözüme varılmasını ve anlaşma imzalanmasını reddedecektir.
Zaten onlar bir anlaşma falan istememektedir.
Onlar gasp ettikleri unvanla egemenliklerinin kabul edilmesini istemektedir.