Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, şimdi niyetleri konusunda daha açık konuşmaya başladı.
Bir başka deyişle, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; AB’ye üye olması, BM çözüm planını ret etmesi ve doğalgaz ve petrol aramayla ilgili bazı ittifaklar kurduktan sonra niyetlerini daha açık ifade etmeye başladı.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin artık Türklerle uzlaşmaya ihtiyacı kalmadığı ve buna mecbur olmadığı kanısı güçlendi.
Güney Kıbrıs’ta politika bu kanı üzerinde şekillendirilip oluşturulmaktadır. Bu politikada ise Türkler ile herhangi bir uzlaşmaya varılarak çözüme varılması asla ve asla düşünülmemektedir.
Onların düşüncesi, Türkleri süreç içerisinde eriterek, Kıbrıs Cumhuriyeti unvanını kullanan Rum Yönetimi’ne yamamaktır.
Bunu da üyesi oldukları AB’nin avantajlarını ve AB’yi baskı unsuru olarak kullanarak gerçekleştirmek istemektedirler.
Bu nedenle kurdukları ittifaklar ve AB himayesi altında uluslar arası platformda politikaları kendi lehlerine değiştirerek niyetlerini gerçekleştirmeye çalışmaktadırlar.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi ve Yunanistan; bu politik düşünceyi benimseyerek uygulanmasını sağlamak için girişimlerini yoğunlaştırırken düşüncelerini de açık bir şekilde ifade etmeye başlamışlardır.


*

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi; müzakere süreci sürerken görüşme masası dışında çözümün ön şartı olarak KKTC’den toprak tavizi talebinde bulunmaktadır.
Onunla da yetinmeyerek Türkiye’nin AB ile üyelik müzakerelerinin açılmasına koyduğu vetoyu kaldırmak için Türkiye’nin havaalanlarını ve limanlarını kendilerine açmasını istemektedir.
BM çözüm planını referandumda kabul etmeyerek çözümden kaçan Güney Kıbrıs Rum Yönetimi şimdi müzakereler sona ermeden toprak tavizi istemektedir.
Ayrıca Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Nikos Anastasiadis; 17’nci Dış Rumlar Konferansı’nın açılışında yaptığı konuşmada, önceliğinin, Kıbrıs’ın işgal altında olduğunu” iddia ettiği bölgelerinin “kurtarılması” olduğunu belirtmişti.
Son günlerde yaptığı açıklamalarda ise “Güzelyurt’un kendilerine verilmeden çözüm olamayacağını, Maraş’ın hemen kendilerine verilmesi gerektiğini, Türkiye’nin askerini çekmesi gerektiğini söylemeye başlamıştır.
Yani Güney Kıbrıs Rum Yönetimi Başkanı Anastasiadis, müzakere asasının dışında açık bir şekilde niyetlerini belirtmekte ve Türkleri tehdit etmektedir.
Nikos Anastasiadis’in söylediklerine dikkat eder misiniz?
Ne diyor?
“Önceliğimiz, Kıbrıs’ın işgal altında olan bölgelerini kurtarmaktır.”
Öyle mi sayın Anastasiadis?
Demek işgal altında olduğunu iddia ettiğiniz toprakları kurtaracaksınız!..
Peki bu nasıl olacak?
Kıbrıs sorunu bir işgal sorunu mudur?
Kıbrıs sorunu 1974’te mi başladı?
Müzakere süreci bu mantıkla yürütülebilir mi?
Sorun, 1960’ta Türklerle Rumların ortak kurduğu Kıbrıs Cumhuriyeti’ni 1963’te yıkıp, unvanını gasp etmekle başlamadı mı?
BM Barış Gücü 1964’te sorun var diye adaya gelmedi mi?
Sorun, Rumların adanın tamamına egemen olmak istemesi sonucu çıkmadı mı?
Kıbrıs sorununun temelini görmezden gelmekle mi müzakereler yürütülecek?

*

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi yetkilileri, Rum Yönetimi’nin Kıbrıs Cumhuriyeti olarak Kıbrıs’ta tek otorite olarak tanınması ve 1974 öncesi duruma dönülmesi yaklaşımı sergilemektedir.
Rum Yönetimi’ne göre şimdiki realite budur. Ve bulunacak çözüm de realiteye uygun olması gerekmektedir.
Rum Yönetimi’ni realite diye nitelendirerek Kıbrıs’ta haksız konumlarını tescil ettirmeye yönelmiştir.
Bu çerçevede Türkiye’nin AB’ye üye olmak istemesini uygun zemin addederek Türkiye üzerinde baskı kurdurmakta Rum Yönetimi’nin tanınmasını sağlamaya çalışmaktadır.