Bir of çeksem karşıki dağlar yıkılır.
 Sessizliktir virgül Analattığını insan anlaşılır kılmak için bir nefes ssesiz kalır, gereklidir o sessizlik hatta zorunlu. Kimi sessizlikler daha çok şey anlatmak için nefes almaktır ve nokta. Nokta demez insan konuşurken, eyleme hazırlanmaktır nokta. Ve eylem sesin söze dönmesidir ve sözün anlaşılması, olmazsa eğer çaresine bakılması. Sesin ne söylediği, söyleyeceği, anlattığı anlatacağı, anlamlandırdığı ve eylediğinin adı da lisandır. Türkçe sever türkler ve AŞK başka hiçbir lisanla karşıki dağı yıkacak bir ses haline dönemez. Türkler “I love you” demeye başlamışlarsa, artık ne virgülün hükmü kalır ne de “nida”nın(! ) Bir düşünün bakalım, Yılmaz Güney’in “umutsuzlar filmindeki sessizlikleri ile  Jack Nicholson’un “Guguk Kuşu” filmindeki sesizlikleri ayni anlamın sessizlikleri midir. Sus yoksa tokadı yersin diyen anne babanın karşısında susması ile bir çocuğun, hiçbirşeyin değişmediğini gören ve değişmeyecğine kani olan yorgun bir sosyalistin suskunluğu ayni suskunluk mudur. Fransızcanın suskunluğu ingilizce suskunluğun aynısı mıdır. Türkün suskunluğu bir başkadır yunanın suskunluğundan ve ermeni başka susar kürt daha başka. Suskunluğun da lisanı varken, konuşmanın aynı lisana doğru iteklenmesinin kimi evetleyeceğini ve insanlığa hayır demeyi içerdiğini hiç fark etmiyecek miyiz. Suskunluk, sessizlik anlam taşırken, sesin anlamı üzre düşünmek boynumuzun borcu değil midir. Ses herşeyden önce duyguların dışa vurumu ise, sesi söze dönüştürmek ve karmaşık, birbiri içine geçmiş, biri diğerini çağrıştıran, pekiştiren yeni olaylara yeni sorunlara yeni çarelere, yeni ihtiyaçlara yeni seslerle karşılık bulmak değil midir insanın lisanı. Seslerin ve sessizliklerin, duyguların ve davranışların sözle anlatılması lisanımız değil midir. Bir sesin lisan olmasının en çarpıcı örneklerinden biri of sesidir. Dünyanın bütün insanları of sesi çıkarabilir ve fakat herhangi bir italyanın, ingilizin “off” çektiği görülmediği gibi, alamanın çekeceği of da hiçbir dağı yıkamaz yıkabilemez, tıpkı diğerlerininki gibi. Türkün “off”u binlerce yıllık bir kültürel birikimin sonucu olduğu gibi, ispanyolun “ole”si de bir başka kültürün binlrce yıllık birkimidir. Hindular bir başka sesle yıkarlar kendi dağlarını ve latinlerin dansıyla esrimek, finlinin harcı değildir. İngiliz ,italyan, felemenk, ispanyol, arnavut bütün insanları kendileri yapan ilk ve en önemli şey lisanlarıdır. İspanyolca konuştuğu için ispanyoldur insanlar ve ispanyol olmak Franko’nun iki dudağı arasında değildi nitekim bask kaldı basklar ve katalanlar katalan. İngiltere değildir ingilizcenin kaynağı ve fakat ingiltereyi ingiltere eden ingilizcedir. Demokratik bir devlet olmayı beceremediği için insanların ana diilerine yasak koymaya kalkışmanın hiçbir sonuç vermediği görülmüştür ve aynı şekilde kültürel geçmişten etnisite ya da milliyetçilik çıkarmanın da hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur. İnsanlar, lisanlarını başka bir lisanı konuşanlar ile düşman olmak için geliştirmemişler ve fakat lisanlarının, başka lisanda konuşan insanlarla dostluk ve hatta birliktelik oluşturmak için çok önemli bir enstürman olduğunu da kavramışlardır. Türkçenin, Kürtçenin, yunancanın varlık nedeni, başka lisanlar düşmanlık etmek değil ve fakat başka lisanda konuşanları anlamaktır da aynı zamanda.