24 Kasım’da Öğretmenler Günü’ydü.  Bireyin çağdaşlaşmasına ve gelişmesine katkı koyan bir değer olarak, her öğretmenin bir değerli olduğunu düşünüyor, tümünün önünde saygı ile eğiliyorum.

       Her olayın bir günü olduğuna göre, öğretmenlerin de “Öğretmenler Günü” olmalıydı ve öyle de oluyor. Öğretmenler Günü klişeleşmiş bir yapı içinde kutlanırken, biraz da insanların öğretmene gereken değeri verip vermediğini düşünüyorum.

        Ulu Önder Atatürk’ü anarken, onun en büyük öğretmen olduğunu düşünürüz.  O’nun öğretmenliği, hem yeni harflerdeki devrimi, hem genel anlamdaki eğitim anlayışı, onun çağdaşlık ve irfan yolunda en büyük atılımı olduğunu görüyoruz.

        Bir düşünün bakalım Türkiye’nin o geri kalmışlık yıllarını.  Batı ülkelerinin koca Osmanlı İmparatorluğunu yok etme ve sıfırla çarpma girişim ve savaşlarını düşünün.  Modern ve çağdaş düşünce, savaşla başlar, barışla biter.  Savaşmak demek, ille de birebir kurşun sıkmak değildir.  Zaman artık savaşları geride bırakmış veya bırakmak zorundadır.  Bugün dünyada ne kadar savaş vardır.  Ne kadar insan ölüp yok oluyor.  Lakin bir taraftan da, ilim ve bilim bir başka savaş veriyor.

        Bilimle ilimin birleştiği yerde, düşünceler de şekillenmeye başlar.  Birey, farklılaşır ilim ve bilim karşısında.  İnsanlar daha bir saygılı olmaya başlarlar.  Çağın gerisinde değil, çağın önünde giderler.  Bunları yaratan eğitim ve öğrenimdir.  Eğitim ve öğrenimi sağlayan da öğretmenlerdir.

        Öğretmeni galiba sadece okul sıralarındaki şekli içinde görüyoruz.  Burada öğrenimin analizini yapacak olursak, bir kalfanın bir usta yanında meslek eğitimi alması ve hayata tutunarak ekmek kazanması da öğretmenliğin bir başka şeklidir.

       Öğrenim politikası, siyaset bilimi, teknoloji bilimi, uzay bilimi ve daha saymakla bitiremeyeceğimiz kadar uzun ve geniş bir yelpazede yer alır.  Yani bunun altına baktığımızda, öğretenle öğreneni görürüz.  Öğreten, öğretmen için heyecan duyduğu gibi, öğrenmek isteyen de öğreten karşısında bir heyecan duyar.

      Minicik yavrular ilk adımlarını okula attıklarında, onların bir gün öğretmenleri sayesinde geleceğin büyükleri olacağını, o şemsiye altında bir ülkenin kaderini belirleyeceğini de anlarız.

       Bir de öğretmenin yaşlı halini düşününüz.  Elleri ve yüzü buruşmuş, ama yüreği hala öğretme ve insanlara bir şeyler aktarma tutkusu ile dolu yorgun insanları görünüz.

        Kimler gelip geçmez o yüce insanların önünden.  Kimler onların önünden geçmez veya saygıyla eğilmez.  Bir yerlere gelmiş insanlar geçmişlerini unutmadan yaşamasını ve hayat yolunda o anlayışla yürümesini de bilmelidir.  Saygı duvarlarını yıkmadan geleceği kucaklamalıdır.

        Öğretmen anadır, öğretmen babadır.  Sırası gelir öğretmen doktordur, sağlık memurudur, psikologtur, tarımcıdır, tarihçidir, sosyologtur veya daha nice şeydir.  Yani özetle öğretmen, çocuk psikolojisini iyi okuyan onun ruhunu ve iç dünyasını iyi analiz eden bir varlıktır.

        Geçmiş de olsa, bütün öğretmenlerin Öğretmenler Günü’nü kutluyorum.