Masa diyeceğim,   az sayıda kişinin aklına Edip Cansever’in Masa da masaymış ha şiiri düşecek, çoğu bireyin gözü önüne de model model türlü çeşitli masalar gelecek.

Masa yetişkinler için yerden yüksek bir düzlemdir, üç,  dört ayak üstünde durur ayak sayısı artabileceği gibi yere temas ettiği alanı genişleterek tek bacaklı masalar da olabilir.

Masa, hani üzerinde tabak çanak çatal kaşık bıçak koyduğumuz ve sandalye marifeti ile oturup yemek yediğimiz şey.

Ofis masasından, çalışma masasına, bilgisayar masasından vali masasına, başkan masasından bakan başbakan, padişah kral  masasına kadar yolu var.

Dünya yüzünde var olan masa sayısında sanırım öğretmen masaları ilk sıralarda yer alır.

Yetişkinler için yukarıda basit bir tanımını yaptığımız masa,  emeklemeye yeni başlamış, dün bir bu gün iki ilk adımlarını atan ya da dört beş yaşını bulan çocuklar için ne peki.

Onlara mı soralım.

Sormaya gerek yok, yetişkinler olarak biz başta anne ve babalar, öğretmenler eğitim bakanlıkları, amca hala, dayı teyzeler olarak gözlem yapalım.

Çocuklar için masa altına girilecek bir şeydir en önce, altına girip de yalnızlaşacağı, kendini içgüdüsel olarak korumaya alacağı bir şey.

İş çocukla çocuk olmayı bilmekte.

Çocukla çocuk olmayı başaran ve alışkanlık haline getiren yetişkinler ile yerlerde sürünen ilköğretim eğitimini sürüklediğimiz berbat durumdan çıkararak, çocuklarımızı çocukluklarını alabildiğince yaşayacakları bir ilkokul dönemine kavuşturabiliriz.

Bütün öğretmenler ve müdürler dahi bakanlıklar,  söyleyin bakalım, öğrencilerin çok sevdiği ziller hangi ziller, derse, sınıfa çağıran ziller mi yoksa teneffüs vaktini müjdeleyenler mi.

En çok sevdikleri zil ise niye paydos zili.

Bir düşünelim hep beraber, onlarca yüzlerce arkadaşı olduğu okulunda en sevdiği zil niye paydos zili çocukların.

Ne yapıyoruz çocuklarımıza da okuldan boşalmayı seviyorlar en çok.

A öğretmen,  sen dikkatini kaç dakika süreyle bir nokta ya da konu üzerinde toplayabilirsin de çocuklardan 40 – 45 dakika dikkatlerini bir konu üzerinde toplamasını, odaklamasını bekliyorsun. 15 dakika ders 25 dakika teneffüs üzerine düşünmeli.

Bildiği cevabı şak diye söyleyince öğrenci,  parmak kaldırmadan, izin almadan verilen cevapları kabul etmiyorum demesi bir öğretmenin, öğrencilerine nasıl sonuçlar yaratır hiç düşündün mü a öğretmen.

İki iki daha kaç eder diye sormuşsun, dört deyince bilen çocuk, senden izin almadan bildi söyledi diye niye kızıyorsun.

Bildiği, en iyi bildiği cevapları vermek, bildiği şeyleri söylemek için ‘ İZİN ’ alması gerektiğini dayatmak küçük, küçücük insanlara ne manaya gider a muallim, a talim terbiye dairesi,  a hazreti müfredat ve a nazır.

Çocukla çocuk olun ve sesli kahkahalı şenlikli oyunlu dersliklere öncülük edin. Bir de biraz düşünün ne demektir okul öncesi eğitim diye.

Okula gitme, eğitime alınma yaşı düşürüldükçe neler gelir çocukluğun başına.

Çocuklar için felsefe konusu öğretmenlere ev ödevi olmalı