Tam 25 sayfa tutan NATO bildirisinde ittifakın ilgisinin aslında her kıtaya yayılmış olması bir hayli dikkat çekici. Paragraflar arasında dolaşırken, Afrika kıtasından Orta Doğu’ya, oradan Latin Amerika’ya ve ayrıca Asya-Pasifik havzasına kadar yerküre üzerindeki neredeyse her bölgenin ittifakın ilgi alanına girdiğini görüyoruz.

Tabii NATO’nun “Asya-Pasifik ortakları” olarak adlandırılan Avustralya, Yeni Zelanda, Japonya ve Güney Kore ile işbirliğinin geliştirileceğine dönük kuvvetli taahhüdün Çin’i dengelemek açısından özel bir önem taşıdığını vurgulamak gerekir.

Yalnızca coğrafi anlamda değil, tehdit kategorileri anlamında da göze çarpıcı bir çeşitlenmeye tanıklık ediyoruz. Örneğin, iklim değişikliği de artık NATO bildirilerinde geniş yer tutan bir sorun olarak işleniyor. Bu çerçevede ittifak içinde askeri tesislerde ve yürütülecek askeri faaliyetlerde sera gazı emisyonlarının düşürülmesi yönünde taahhütte bulunuluyor.

TEHDİT YA UZAYDAN GELİRSE? YA SİBER TEHDİTLER?

İlginç bir yöneliş, uzaydan gelebilecek tehditler ile siber tehditlerin de NATO’nun misyonundaki yerinin giderek genişlemesidir. Son bildirinin kayda değer bir “ilk”i, uzaydan gelebilecek tehditler karşısında NATO Antlaşması’nın “Bir müttefike saldırı bütün ittifaka yapılmış sayılır” şeklindeki ünlü beşinci maddesine atıf yapılmış olmasıdır. Büyükelçi Ceylan, “Metindeki bu ifade beşinci maddenin uzay kaynaklı tehditlere karşı da kullanılabileceğini açıkça belirtiyor” diye konuşuyor.

Şuradaki ironiye bakın ki, NATO’da on yıllarca doğrudan Sovyetler Birliği’nden kaynaklanacağı varsayılan bir tehdide odaklanıldıktan sonra, bugün pekâlâ uzaydan kaynaklanabileceği tasavvur edilen bir tehdit kavramını da karşımızda buluyoruz.

Tabii, uzay kaynaklı bir tehdit bugün için bir bilimkurgu senaryosu gibi görünebilir. Ancak hibrit ve siber tehditler geride bıraktığımız yıllarda yaşanan somut vakalar ışığında hiç de kurgu değil ve bugün bizzat gerçeğin kendisi olarak karşımıza çıkabiliyor. Örneğin ABD, Rusya’yı 2016 başkanlık seçimine siber müdahalede bulunmakla suçluyor. Son bildiride de özellikle siber tehdide oldukça geniş bir yer ayrılmış durumda. Zirvede NATO’nun yeni “Siber Savunma Politikası”na da siyasi onay verildi.

NATO’NUN YENİ VİZYONUNA DOĞRU

Hepsini yan yana getirdiğimizde, 1949 yılında ABD ve
Avrupa’nın oluşturduğu transatlantik bölgesini korumak üzere kurulan NATO’nun misyonunun
70 yıl sonra kapsamlı bir değişim ve dönüşümden geçmekte olduğunu görüyoruz.

Büyükelçi Ceylan da “NATO’nun küresel sorumlulukları artıyor ve aynı zamanda çeşitleniyor. Eskiden esas olan, NATO’nun kara, deniz, hava savunmasıydı. Bugün geldiğimiz noktada bunlara ek olarak uzay savunması ve siber savunma da NATO konseptleri içine dahil edildi” diyerek özetliyor durumu.

Özetle, tehdit değerlendirmelerini, ilgi alanlarını, konseptlerini, politikalarını ve organizasyonel yapısını yeni zamanların ihtiyaçlarına göre uyarlama sürecinde olan bir NATO var karşımızda.