Artık koca tatil bitti ve bütün okullar açılma noktasına geldi. Hatta bazı özel okullar, özel kreşler açıldı bile.

                Nedense öğrenciler karnelerini alıp büyük tatile başladıkları gün bayram ederler de, okulun açılma günleri yaklaşınca hüzünlenirler.  Bu durum bütün öğrencilerin gerçekleridir.

                Lakin öğrencilerin okul kapanışı ile okul açılışı arasındaki dönem, onların enerji toplama, bol bol deşarj olma ve motivasyon dönemleridir.  Gerçi şimdiki nesil motivasyon açısından hayli şanslıdır.  Çünkü ellerinde en gelişmiş bilgisayar ve oyun araçları var ve onlarla zaman geçiriyorlar.

                Değişen hayat koşullarında, modern anne babalar,  yatırımları ve evlatlarını en mükemmel şekilde yetiştirme heyecanları ile sosyal yapılaşmada da çocukların en büyük rehberi olurlar esasında.

                Şimdiki ortayaş anne babaların ekonomik durumları bizim dönemimizin kat kat ötesindedir.  Şimdi ortayaş çiftlerin şu veya bu şekilde birer yazlıkları veya yüzme havuzlu villaları vardır.  Bilemediniz, bir apartman daireleri var.  Hatta yaz tatili geldi mi, bir tatil programı yaparlar ve ailece tatile giderler.  Bunlar çocukların sosyalleşmesine ve dünya görüşüne sahip olmalarına yarayan şeylerdir esasında.

                İkinci Dünya Savaşı sonrasının insanları olarak bizlerin okulun kapanışı ile yapacağım en önemli motivasyon, köydeki ninemize dedemize gitmek ve eşeğe binip bostana gitmekti.  Köy harmanında lingiri ve ayın ölgün ışığında arkadaşlarla karanlıklarda saklambaç oynamak en büyük heyecanımızdı.  Bir de kuş lastiğini kaptığımız gibi, köy civarındaki korulukta alırdık soluğu, kuş avlamak için.

                Şimdiki çocuklara geçmişi anlattığımızda ve yeni hayatı sorguladığımızda torunlarımız şöyle bir ifade kullanırlar bizim için.

                “Sizin anneniz babanız size onları verebildi, bizim anne babamız da bize bunları verebiliyor.”

                 Çocuklar haksız da değiller hani.  Biz o zor günleri yaşadık, onlar da mutlu ve pırıl pırıl günleri yaşıyorlar.

                Bu bir nesil çatışması mı?  Hiç de nesil çatışması değil.  Bunlar hayat gerçekleridir.  Veya hayatın şanslarıdır.

                Ya bizim nine-dedelerimizin eski ataları?

                Onlar tam bir yok oluşun eşiğinde var olmuşlardır.  O eski nesillerin bazıları evlatlarına şunları anlatırlardı...

                “Bizler İngiliz’in askeri olarak Çanakkale’de bilmeden Osmanlı ordusuyla savaştık.   O savaş bizim kahırlarımız oldu.”

                Bir başka neslin evlatları de şöyle bir ifade kullanmışlardır, İngiliz adaya geldiğinde.

                Şayet Dentaş’ın anılarını okumuşsanız, dedesi Şeherli Mehmet Efendi’nin sözlerine de rastlamış olursunuz.

                Şehetli Mehmet Efendi, İngiliz’in gönderdeki Türk bayrağını indirmesini ve göndere İngiliz bayrağı çekişini, bundan da önemlisi, adadaki Türk askerlerinin gidişini şu ifadelerle anlatmış Rauf Denktaş’a.

                “Onlar gittiler ama yine gelecekler.  Ama biz göremeyeceğiz, bizim torunlarımız ve onların torunları görecek” demiş Şeherli Mehmet Efendi.

                O günler ne kadar geride kaldı ve ne kadar çağdaş bir zaman dilimini yaşıyoruz.

                İşte o bağlamda yeni nesillerin kendi gerçekleri ile buluşmasının çok önemli olduğuna vurgu yapıyorum. Gerçek olan nedir bilir misiniz?

                Yeni nesillerin geçmişini iyi okumaları ve yeni eğitim sürecine girişte daha geniş bilgilere sahip olmaları gerekmez mi?

                Tabii ki okullardaki eğitim sistemi, öğretmenlerin öğretme heyecanları çok önemlidir yeni yetişmekte olan nesiller için. Kıbrıs Türkü buralara nasıl gelmiş?  Bizler nasıl var olmuşuz?  Bu modern kentler, geniş caddeler, renkli televizyonlar ve bilgisayarlar yeni nesillerin avantajları değil mi?

                Bizim zamanımızda bostan dönüşü okul açıldığında öğretmenimiz Türkçe dersinde bizden şu ödevi isterdi:

                “Yaz tatilinizi nasıl geçirdiniz?  Tatilde neler yaptınız?”

                Bizim gibi eski nesiller o Türkçe derslerinde hep bostana gidiş hayatımızı, hayvanları gütmemizi veya tavukların yumutladıkları yumurtaları folluktan alışımızı ve iple kuyudan su çekişimizi anlatırdık.

                Yeni nesiller nasıl tanımlarlar ve nasıl izah ederler o kocaman yaz tatilinin geçen zamanlarını?

                Eminim kimisi, “Alece Türkiye’nin turistik bir beldesinde şahane bir tatil yaptık ve yöreyi gezdik” diyecek, kimisi de “Ailece Avrupa turlarına katıldık, Roma’yı, Venediği, Floransa’yı gördük” diyecektir.

                İki nesil arasındaki hayat şartları ne büyük tezatlar içeriyor değil mi?

                Her ne ise...  Onlar geride kaldı, şimdi önümüzde okulu açılan veya açılmak üzere olan yavrularımızın mükemmel bir eğitim almalarına bakalım, diyorum.  Tabii ki kulaklarına da geçmişi bir küpe olarak asmak kaydı ile...