Geçen gün Uluslararası Kıbrıs Üniversitesi (UKÜ)’nde “Özel Yetenekli Çocukların Ebeveynlerine Yönelik Farkındalık Semineri”ne dair bir haber vardı, gazetelerde.  Oldum olası çocuk psikolojisi, aile travmaları, olumlu ve olumsuzluk ortamları hep ilgi odağım olmuştur.  Belki uzun memuriyet hayatımda yaşadığım gerçekler ve gözlemlediğim acılardır bana bunları düşündüren.  O bağlamda UKÜ öğretim görevlisi Doç. Dr. Çağla  Gür’ün bu konudaki çalışma ve açıklamaları bende bir tetikleme yaptı diyebilirim.

            Galiba Koronavirüs bütün insanlara gerçek hayatı unutturdu.  O unutulmuşluk içerisinde nerdeyse ölüm ve virüs korkusundan, normal hayat gerçeklerine dönemiyoruz.  İşte özel yetenekli çocuklar üzerine yapılan bu çalışmanın, içinde bulunduğumuz psikolojik girdap ötesinde çok büyük bir hizmeti ve özlemi çağrıştırıyor bende.

            UKÜ Eğitim Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Çağla Gür’ün yapmış olduğu açıklamalar, gerçekten çok önemli ve çok da ilginçti.  Bütün anlatılanlar dikkate değer yönlendirici ve yapıcı açıklamalardı.  İsterseniz Çağla Hocanın yapmış olduğu açıklamalara şöyle bir göz atarak kendi yorumumuzu yapalım.

            Çağla hocanın açıklamalarından onu öğreniyoruz ki,  bu seminere 300’ün üzerinde özel yetenekli çocuğa sahip ebeveynin katılımı gerçekleşmiş.  Bu etkinlik gerçek anlamda ailelerde bir farkındalık yaratılmasına yönelikti.  

            Çağla Hoca’nın şu sözleri dikkat çekici...

            “Özel yetenekli çocukların ihtiyaçları  olan yaşam becerilerini kazanmalarında, ruhsal ve duygusal olarak sağlıklı bir birey olarak yetişmelerinde ebeveynlerin önemli rolleri vardır.  Çocuklar sevildiklerini hissettikleri, ikilemlerini anlayan ve kendilerini önemseyen birilerine ihtiyaçları vardır.”

            Müthiş çarpıcı ifadelerdir bunlar.  Tabii ki anlayana...

            Çağla Hoca’nın şu sözleri de düşündürücüdür:

            “Ebeveynler öz yeterliliklerini geliştirmek adına hem çocuklarını, hem de kendilerini çok iyi tanımaları gerekmektedir.  Çocuğa ayrıca bireysel zaman ayırarak, etkin ve nitelikli  bağ kurmanın çocukla iletişimi de, daha olumlu hale getirecektir.”

            Hemen hemen bütün insanların karşılaştıkları bazı insanların hayatlarında pek çok dramatik ve acı durumlar olduğu bir gerçek. O yaşanmışlıklar, çocuk ruhunda fırtınalar yaratsa da, aile bireylerinin anlayışsızlığı veya katı tutumu, hatta bazı ebeveynlerin herşeyi para ile ölçtüğü bir süreçte yetenek olgusunu idrak etmekten yoksun ebeveynlerde bu açık ve net bir şekilde görülmektedir.

            Bir başka örnekleme yapalım...  Zaman zaman gazetelerde çok ünlü insanların röportajları yayınlanır.  Adam profesör olmuş, dünyada parmakla gösterilen bir bilim adamı olmuş.  Olmuş ama nasıl olmuş, bunu irdelemek lazım.  O bilim adamının içine doğduğu hayat, cahil bir aile ortamının hayatıdır.  İşte o bağlamda bütün mesele o çocuğun iç dünyası ile hedeflerini iyi analiz edecek bir yardımcıya ihtiyaç olmaktadır.  Belki o yardımcı, Anadolu’nun bu hücra köyünde yaşayan bu cahil ailenin kıvılcım gibi çocuğunu yüreklendirecek, maneviyatını yüksek tutacak ve onun kafasındaki hedefleri gösterecek bir köy öğretmenidir.  Bu ve buna benzer pek çok şey okumuşuzdur.

            Gerçekten Çağla Hoca’nın bu organizasyonu, önce ailelerin eğitilmesine, onun ardından da yetenekli çocukların büyük hedeflere doğru yönelmelerine dairdir.

            Şayet durumum müsait olsaydı bu seminere katılan ebeveynlerle tek tek konuşur ve seri bir yazı dizisi düzenler, bu çalışmanın nasıl şekillendiğini belirlerdim.  Belki Çağla Hoca bu çalışmayı öğrencilerine yaptırır.  Bir tez konusudur bu esasında.  Çocuk prikolojisi ile gelişecek, ailelerin sosyal, ekonomik ve psikolojik durumlarını analiz edecek, görevlendirilecek öğrenciler diye düşünüyorum.

            Hatırlıyorum...  Bizim ailede iki ikiz kardeş vardı, tek yumurtanın.  Onları birbirinden ayrımak çok zordu.  Her ikisi de çok zeki ve kıvılcım gibiydiler.  İlkokul çağlarında ilkokulluk eğitimi ile her gün anneleri, gece yarılarına kadar onların dersleri ile ilgilenir, üniformalarını yıkar ütüler ve mükemmel insanlar olarak yetişmelerine katkı koyardı.  Babaları hamallık yapıyor ve kıt kanaat geçinirlerdi.  Söylemesi ayıp, bütün ailenin katkıları ile bu çocuklar yüksek tahsile gidebilmişlerdi.

            İkizlerden birisi kadındoğumcu oldu, diğeri diş doktorluğu eğitimine başladı ama İstanbul’daki terör onu üniversiteden koparmış ve soluğu İngiltere’de alarak uçak mühendisi olmuştu.

            Bu çocuklar, yeteneklerinin keşfi ve ailenin maddi- manevi katkıları ile kendi yollarını buldular.  Ve daha yüzlercesi var bunlar gibi...

            Bir keresinde Türkiye’nin ünlü beyin cerrahı Prof. Dr. Gazi Yaşar gil’in hayatını ilgiyle okumuştum.  Hani eski Cumhurbaşkanlarından Turgut Özal’ı da tedavi eden doktor.  Babası eski kaymakamlardandı.  Özgeçmişine baktığımızda, “kendi çocuğunu iyi okumak” adına ailenin evladına yol göstermesi ve onun önünü açması bambaşka birşeydi.   Adam ileriki yıllarda Amerika’nın ve dünyanın bir numaralı beyin cerrahı olmuş.

            Onun yaşadığı dönemle, şu anda bizim içinde yaşadığımız dönem arasında, olanaklar açısından çok büyük farklılıklar vardır. O nedenle Çağla Hoca’nın ortaya koyduğu argümanlar ve gelecek nesillerde yapılması gerekenler, herhalde zaman içinde kabul görecek ve daha mükemmel ve daha bilinçli çocuklar yetiştireceğiz.

            Bu konuda sayfalar dolusu yazı yazabilirim.  Bu kadarcık da olsa Çağla Hoca’ya ve bu seminere katılan ailelere, özellikle bu ailelerin çocuklarına katkım olsun istedim.

            Eline ve yüreğine sağlık Çağla Hoca...