Her şey İzmir’deki Diriliş Kilisesi başrahibi Amerikan vatandaşını Pastör (çoban)  Brunson’nun  Türkiye’de tutuklanması ile başladı gibi görünüyor, öyle  duruyor gibi! Öyle mi? Bir bakalım isterseniz. Bir defa Türkiye’nin çeşitli şehir ve bölgelerinde dinsel görevler yapmakta olan yüzlerce değilse bile onlarla papaz var ve Hz. İsa’nın kurmuş olduğu Hristiyanlık dininin öğretilerini inananlarına vaaz ediyor, öğretiyor, yaymaya çalışıyor. Buraya kadar her şey normal. Söylendiğine göre 22 yıldır Türkiye’de görev yapan Papaz Brunson da 15 Temmuz,2016 tarihine kadar da bu sözünü ettiğim papazlardan bir tanesiydi. 15 Temmuz, 2016 tarihinde Türkiye’de yer alan kanlı Fetö darbe kalkışması veya  sonrasında, yüzlerce sivil insan yaşamlarını yitirirken, yüzlercesi de yaralandı. Kısaca söylemek gerekirse Türkiye Cumhuriyeti devletine karşı işlenen bu ağır suçta payı ve rolü ya da sorumluluğu olanların tutuklanmaları, zanlı olarak yargı önüne getirilmeleri süreçleri da hala devam ediyor. Bu zanlılar için iddia makamlarınca ortaya konan suç usurlarının ilgli mahkemeler tarafından kabul  edilmesiyle de, sanıkların yargılanması hukuk gereği yerine getirilmektedir. Brunson için de ileri sürülen iddialar mahkeme tarafından kabul edildikten sonra sanık olarak yargılanma süreci devam etmektedir. Ne ki, bu yargı sürecini zerre kadar dikkate almayan stratejik ortak ABD, papaz Brunson’un serbest bırakılmasını Türkiye resmi yetkililerinden talep etmektedir. ABD bu istemini yaptırım tehditleri ve uygulamaları ile Türkiye’ye deyim yerindeyse zorla dayatmaya kabul ettirmeye çalışmaktadır. Trump’ın bir telefon konuşmasında Erdoğan’a “ falan tarih şu saate kadar bırakacaksınız” demiş olduğunu da öğrendik. Yaptırım tehditlerini de göze alırsak “yeni ve sözlü bir Johnson mektubu” ile karşı karşıyayız demektir. Bir defa öncelikle şunu ortaya koymak lazım. Brunson’nun kendi ülkesinde bağlı olduğu kilisenin otoritelerinin, ciddi suçlamalarla karşı karşıya bulunan bu dini görevlinin yargılanıp aklanmasını özellikle talep etmelerigerekmektedir, dini ahlak gereği. Eğer aklanırsa geri dini görevlerine dönecek, aklanmaz ve cezalandırılırsa, papazlıktan da azledilmesi gerekecektir. Başta casusluk, ajanlık ve darbe teşebbüsüne katılma suçlarını işlemiş bir pastörün, daha fazla papazlık yapamayacağını dirilip de Hz. İsa’nın mı söylemesi lazımdır.  Ne ilginçtir ki Brunson’un bağlı olduğu kilisenin henüz herhangi bir açıklamasının olmaması yanında ABD resmi yetkililerinin hem de en üst seviyeden, “attıkları tweetlerle” ya da naralarla da diyebilirsiniz, onursuz bir oyunu sürdürmekte direnmeleri sadece bir papazın tutukluluğuyla izah edilebilecek durumlar olamaz. Türkiye ile resmi ve hukuksal dayanağı olan ilişkilerin , pervasızca sabote eden davranışlarla, dünya kamuoyu önünde internet mecralarında sergilenmesi ve bir meydan okumaya dönüştürülmesinin arkasındaki siyasal psikolojiyi kim nasıl değerlendirir bilemem.  Kıbrıslı Türk kökenli Amerikalı bilim insanı Profesör Dr. Vamık Volkan’nın , ABD iktidar yetkililerinin bu psiko- siyasal saldırganlık ve tehditlerini acilen analiz etmesi gerekebilir. Hem de çok acil. Türkiye’ye karşı dünya kamuoyu önünde yöneltilen bu saldırganlıkların doğrudan etkilemekte olduğu döviz kurları, hergeçen gün Türk lirasının değerini daha da aşağılara çekmektedir. Bilerek ve isteyerek ve de planlayarak sahnelenen bu gerginliğin Türk lirası kullanmakta olan Türkiye coğrafyası ve kuzey Kıbrıs’taki insanların yaşamını olumsuz etkilemekte olmasının da bir baskı aracı olarak Türkiye’ye dayatılmış olduğunu görmemek de olanaksızdır. O zaman , Türk-ABD ilişkilerinin şu anda vardığı aşamada, köklü yeni bir stratejik değişiklikten geçtiği akla gelmektedir. Eğer durum gerçekten böyle ise, tüm Ortadoğu ve Doğu Akdenizi de içerisine alan çok geniş bir bölgede pek ala daha başka yeni hareketlenmelerin debeklenebileceğidir. Erdoğan’ın ABD basınında yayımlanmış (New York Times’ta) mektubunda ifade ettkleri de buna çok yakın olasılıklardır. Türkiye yeni müttefikler bulma yeni ittifaklara girme alternatifleri ile de karşı karşıyadır. Tüm bu hareketlerin sebebinin bir papaz olamayacağını da çocuklar bile tahmin edebilir. Papazla bırakın bağlı olduğu kilise ilgilensin. Eminim casus ve ajan papaz çalıştırmak onların da Hz. İsa’nın da şanına yaraşmaz. ABD’nin de bunca yıl müttefiklik ve kader birliği ilişkisinde olduğu Türkiye karşı daha şanına yaraşır davranmayı becerebilmesi, şimdi göremese de kendi stratejik çıkarları gereği olacaktır. Sorunlarla yüklü Ortadoğu’da bir papazla bu kadar papaz olmanın hiç de gereği yoktur. Hz. İsa adına, Trump biraz kendine gelse! Ekim ve Kasım’da yapılacak Amerikan Kongresi ve Senato seçimlerini partisi adına kazanmanın başka yolları olduğunu da görecektir.