Her seçim sonrasında parti içi hesaplaşmalar olur.  Bu hesaplaşmaların derinliklerine inildiğinde, genellikle fatura başarısız olan partinin genel başkanına ve ilçe başkanlarına çıkar.
Seçimlerin doruk noktası, seçim günü ve oyların sayılma anıdır.  İşte o dakika ve saatlerde bütün partilerin elemanları ve parti mensupları çok hassas olurlar. 
 Hassas olmanın nedeni, umutlarla umutsuzlukların çatıştığı ve yıkım noktasına gelinmesidir.
Geçenlerde Belediye Meclis Üyeliği’ne seçilen bir arkadaşla konuşuyorduk.  O akşam meğer parti meclisleri varmış.  Bana aynen şöyle dedi:
“Bu akşam herkese hesap soracağım.  Sanki üzerimize ölü toprağı attılar ve kolumuz kanadımız kırık bir şekilde bu seçimlerden başarısız çıktık.  Sen bakma milletin sokaklara dökülmesine.  O sokaklara dökülmekte bir yapaylık vardır.  Millet sözde çalışır.  Veya çalışır görünür ama gerçekte çalışmaz.  İşte bunu sorgulayacağım bu akşam” demişti o arkadaş bana.
Ben olaya genel anlamda bakmak isterim.  Bundan kırk kırbeş yıl önce partilileşmeye başladığımız zamanlar, bütün partilerde çok büyük bir heyecan ve aklın almayacağı kadar büyük bir rekabet, hatta yarış vardı.
O arkadaşım endişelenmekte haklıdır.  Çünkü bu durum sadece kendi partisinde değil, bütün partilerde bu lakaydi veya göstermelik durum vardır.
Seçim sonrasında henüz fırtına dinmedi ama artık herkes şapkasını çıkartıp önüne koysun.  Gerçekten o arkadaşımız, yerden göğe kadar haklıymış.
Hani “Yeniden yapılanma” dedikleri birşey vardır ya...  İşte o anlamda bütün partiler ve organları yeniden yapılanmaya gitmelidirler.  
Ne sağı, ne solu, ne de sosyal 
demokratı.  Seçim dediğin şey, inanç ister, yürek ister, azim ve biraz da hırs ister.  Şayet sizde bu heyecanlar yoksa, tek bir seçim bile kazanamazsınız.
O “yeniden yapılanma”da elbette ki partilerin bundan sonraki 
kurultayları yaratacak o yeniden 
yapılanmayı.  Bu aşamada “Şu benim adamım, şu filanın adamı” felsefesini bir kenara koyup, gerçek anlamda partiye ivme ve heyecan katacak değerli elemanları iş başına getirmek lazım.
Yukarıda “Göstermelik çalışırlar” demişti o arkadaşımız ya...
Evet o göstermelik çalışmanın altında yatan gerçek, partide kendilerine bir yer edinmek ve “Ben seçimlerde partim için ölümüne çalıştım.  Artık benim kızımı, oğlumu işe alınız yani” demektir.
Gerçekten bu düşünce içinde parti organlarında yer alan bazı insanlar, hep ileriye yönelik şahsi çıkar peşinde olurlar maalesef.
Partilerin fiziki yapılarını bir gözden geçiriniz bakalım.  
Gerçek anlamda bir petek ve arı gibi o oluşum var mı?  Bana göre var ama gerçekte yok.
Parti dediğin organ, mutlaka TMT’nin yer altındaki hücre çalışması gibi çalışmalıdır bence. O hücre çalışması şayet gerçekleşirse, siz altı ay sonra görünüz o partideki gerçek yapılaşmayı.  
Yarın bir başka gündür.  O günler mutlaka günü gelince kabulü yaratacaktır. 
 Hiç emeğinizi acımadan köylere gidiniz, evlere giriniz, kahvehanelerde halka sohbet ediniz, gençleri olayın içine çekiniz.
Daha da kestirmeden söyleyim...
Şimdi seçimler bitti ya...  Seçimlerde başarılı oldunuz veya olmadınız.  Her parti, yarın yeni bir seçim varmış gibi mutlaka kendini örgütlemeli ve geleceği bu örgütsel çalışmayı sağlam bir temele oturtmalıdır.
O hücre çalışmasında neler yoktur ki...
Gelmiş geçmiş ne kadar emekli olmuş ve kendi dalında 
uzmanlaşmış değerli insanlar vardır, bunu düşündünüz mü?  Şayet bu durumdaki kişilere “değer vererek” bir çatı altında veya ihtisas 
komisyonları altında görev 
verilirse, bence tecrübe ile 
heyecan onların omuzlarında yükselecektir.  
Tabii ki başarı da onların omuzlarında yükselecektir.
Yılların bürokratlarının yetişmesi hiç de kolay değildir.  
O kadar uzun hizmet vermiş 
saygın insanlar ki, mutlaka onların da sempati duydukları bir partileri vardır.  O bağlamda yazımı 
genelleme içinde kaleme 
alıyorum.
Gerçekten bundan sonra parti içi hesaplaşmalar kabul görecek mi, yoksa o parti binasından birkaç tuğda daha sökülecek mi?
İşte inanç dediğimiz şey budur.
Velhasıl ne söylesek iyidir de, bizim yazdıklarımızın çizdiklerimizin de bir faydası olacak mı bilemiyorum.