Uzun zamandan beri süregelen Rum pasaportları konusu nihayet, Rum Bakanlar Kurulu’nun almış olduğu bir kararla, başta Cumhurbaşkanı Ersin Tatar olmak üzere, Başbakan Ersan Saner’le tüm bakanların,  Maraş Açılımı Komite Üyelerinin tasarruf ettikleri Rum pasaportlarını, “geri alma (iptali) veya yenilememe veya pasapart vermeme” gibi bir yaklaşımla noktalandı.

            Rum idaresi Türk siyasilerin pasaportlarını iptal etmekle neyi murad ediyorlar, anlamak mümkün değil.  Kestirmeden söylemek gerekirse, bundan büyük saçmalık olamaz.

            Rumlar, Eylül ayında New York’ta yapılacak Kıbrıs görüşmelerine katılacak olan Tatar ve beraberindeki heyetin pasaport zorlukları yaşayacaklarını düşünüyorlarsa yanılıyorlar.

            Uluslararası siyasi konjünktüründe “diplomasi” diye birşey vardır.  O diplomasi, ülkeler arası iletişimde ve yapıcı ilişkilerde çok önemli rol oynar.

            Elbette ki Rum pasaportları iptal edilen Tatar ve beraberindeki heyeti çaresiz bırakmayacaktır Türkiye.  Onlara birer TC pasaportu çıkaracak, Amerikan Elçiliğinden vize alacak ve kolayca o toplantılara katılımlarını sağlayacak.

            Düşünüyorum...  Rum toplumu lideri Nikos Anastadiadis hangi yüzle çıkacak BM Genel Sekreteri Antonio Guterres’in karşısına?  Ersin Tatar o toplantıda bir soru yöneltmeyecek mi Anastadiadis’e?

            “Sizin bu olumsuzluklarınızla mı yeni bir gelecek kuracağız?  Sizin federasyon anlayışınız bunu mu öngörüyor?  O nedenle değil mi ki yan yana iki eşit devlet temelinde bir çözümde ısrar ediyoruz.  Durum göstermiştir ki, Rumlarla yeni bir geleceği paylaşmak, daha büyük hüsranlara sebep olacaktır. Kestirmeden soruyorum!  Türk siyasilerinin pasaportlarını neden iptal ettiniz?  Amacınız nedir?”

            Guterres de sormayacak mı Anastadiadis’e!

            “Türk siyasilerin pasaportlarını neden iptal ettiniz?”

            O nedenle değil mi ki, Rumların zihniyeti ve Türk düşmanlığı bitmedi ve değişmedi, diye vurgu yapıyoruz.

            Öyle anlaşılıyor ki bütün mesele Maraş açılımı...

            Yani pasaportlar iptal edilince Maraş açılımı duracak mı?  Durmayacak?  Bilakis, daha da hızlanacak.  O zaman Rumlar bundan sonra ne gibi ambargolar ve insanlık dışı kararlar üretecek, onu da merak ediyoruz.

            KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Rumların bu kararını “Ahlaksızlık” olarak nitelendirirken, HP Genel Başkanı Kudret Özersay “Acizlik” olarak nitelendirmiştir.

            CTP Genel Başkanı Tufan Erhürman da tepkisini şu sözlerle dile getirdi:

            “Pasaport kararı, hukuken tam bir saçmalıktır.”

            Başbakan Ersan Saner de üzüntülerini ifade etti.

            Herhalde en çarpıcı açıklamayı Turizm ve Çevre Bakanı Fikri Ataoğlu yapmıştır:

            Bakınız Ataoğlu ne demiş...

            “Rum Yönetimi,  işgalci zihniyetle gasp ettiği 1960 Cumhuriyeti’ni aynı işgalci zihniyetle tek yanlı olarak, yarım asırdan bu yana yönetmeye çalışmaktadır ve dünya da buna seyirci kalmaktadır.  İnsanların en temel özgürlüğü olan seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, ancak ve ancak bu ve buna benzer zihniyetlerin başvuracakları bir hadsizliktir.”

            TDP Genel Başkanı Cemal Özyiğit de tepkisini şu şekilde dile getirmiştir:

            “Rumlardan oluşan Kıbrıs Cumhuriyeti Bakanlar Kurulu, bazı Kıbrıslı Türklerin Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportlarını iptal edilmesi, ya da yenilenmemesi yönünde karar üretti.  Kıbrıs Rum liderliği bu hareketiyle, sadece Kıbrıs Cumhuriyeti ilkelerini değil, insan haklarını de ayaklar altına almış durumdadır.

            Bu haksızlığı gerekirse Kıbrıslı Türkler adına AB kurumlarına taşıyacağız.  Herkes canı çektiğinde Kıbrıslı Türklerin hakları ile oynamayı bir alışkanlık haline getiriyor.  Kıbrıs Rum liderliği de, Kıbrıs Cumhuriyeti’ni Kıbrıslı Türklere karşı bir silah olarak kullanıyor.

            Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu bir lütuf değil, haktır. Milliyetçiliği körüklemek uğruna, bu göz ardı edilemez.  Kendi yelkenlerini doldururken, bu adanın geleceğine yazık ediyorlar.”

            Türk siyasilerin pasaportlarının Rum İdaresi’nce iptali yeni bir durum yarattı ki, Rumlar bunun farkında değiller.

            O durum, KKTC iktidarını ve muhalefetini, Rumlara karşı kenetledi ve bir birlik beraberlik tablosunun oluşmasına vesile oldu.

            Acaba yine bazı kişi veya kişiler yine “Birleşik Kıbrıs” şarkıları söylemeye devam edecekler mi?  Onu merak ediyorum.