Geçen gün askerin atış alanında patlamamış bombadan hayatını kaybeden Makhir İsmailov, bize harekat sonrasındaki o zor günleri hatırlattı.  Özellikle savaş sonrasında savaş alanlarında kalan patlamamış bazukalar ve bombalar her zaman tehlike saçmıştır.

            Evvela patlamamış bombadan hayatını kaybeden o gence Allah’tan rahmet, yaslı ailesine başsağlığı diliyorum.

            Bugüne kadar patlamamış bombalardan kaç kişi öldü şu anda pek anımsamıyorum ama, sanırım bu rakam 15-20 civarındadır.

            Öyle sanıldığı kadar yüksek değildir ölüm sayısı, savaş sonrasında.  Özellikle kırsal yörede oturan aile çocukları sırf oynamak için tarlalara ve kırlara çıktıklarında ne olduğunu merak ettikleri bir kutu veya cihazı kurcalarken o kurcaladıkları şeyin bomba olduğunu bilmeden hayatlarını kaybetmişlerdir.  Anımsadığım kadarı ile savaşta patlamamış bombalardan en çok zarar gören bölge Alayköy’dür.

            Halbuki savaş sonrasında askerler bütün bölgeleri taramışlar ve patlamamış bombaları imha etmilerdir.  Lakin yine de ara ara uzun zaman patlamamış bomba bulunmuştu.  Sanırım savaş sonrasından kalma bomba veya bazuka kalmamıştır tarlalarda.

            Son patlamalar askeri bölgelerden atılan patlayıcı maddelerdir insana zarar veren.  Tabii ki bu bir sorgulama değildir.  Şayet asker stratejik anlamda bir yerlere konuşlanmışsa, mutlaka kendi kamp alanı içinde askeri eğitimlerini yapacaklardır.  O eğitim esnasında kullanılan bombalar, göstermelik bombalar değildir.  Yani canlı bombalarla atış yapıyor Türk askeri.

            Türk askeri bunlara üzülmediler mi?  Elbette üzülmüşlerdir.  Lakin elden birşey gelmiyor.  En önemlisi eğitim sonrasında çevre bölgelerde (Belki iki kilometre karelik bir alan) yine askerlerin tarama yapmasıdır.  İşte o taramalar, başka canların yanmasına engel olacaktır.

            İnsan hayatını tehdit eden bölgelerden birisi de hiç şüphe yok ki Değirmenlik bölgesidir.

            Bu bölgenin en önemli sorunu, gerek askeri tatbikatlarda, gerekse taş ocaklarında patlatılan bomba ve dinamitlerdir.  Bölgede patlamalar başladı mı, nerdeyse insanlar bir askeri operasyon mu var, diye kafasından geçirir.  Hani alıştığımız bir savaş sesi var ya... İşte o bağlamda gayri ihtiyari insan ürperiyor ve soruyor, “Neler oluyor?” diye.

            O tür askeri tatbikat seslerini Lefkoşa çevresinde de duymak mümkün.

            İşte o seslerdir ki hepimizin uykularını kaçırmış ve hala kaçırmaya devam ediyor.

            Bir zamanlar Değirmenlik bölgede patlamalardan zarar gören evlerin bir çalışması yapılmış ama neticede bir yere varılamamıştı.

            Hasbelkader İskan Dairesi’nde çalıştığım dönemde Değirmenlik bölgesi de bana düşmüştü.

            Yapılan hasar tespitleri için o bölgeye, (özellikle Yukarı Değirmenlik) vardığımda o gün de güçlü askeri tatbikat ve sarsıntılar vardı.  İnsan bazı şeyleri yaşamayınca bir yargıya varamaz.  O anlamda bizzat o tatbikat atışlarının bulunduğu alanda bir çalışma yapınca şöyle düşünmüştüm:

            “Bu insanlar bu evlerde nasıl yaşarlar?  Bu patlamalardan nasıl uyurlar?”

            Tabii ki o patlamalar sadece askeri tatbikattan değil, taş ocaklarından da kaynaklanıyordu.

            Hele bir o Değirmenlik evlerini görseydiniz...  Binalar peksemet gibi olmuş...  Rumdan kalma bir köydür Değirmenlik köyü.

            Evlerin duvarları taş ve uzun tahtalar ve dolgu malzemeleri ile yapılmıştı.  O sarsıntıdan bütün evlerin duvarları çatlamıştı. İnsanlar o duvarları çatlak evlerde oturmaktan bayağı korkarlardı.

            Bunlar bizim hayat gerçeğimizdir.  Savaşlar, sosyal dejemerasyon, çevre kirliliği ve savaş sonrasının tortuları tümden bizim hayat gerçeklerimizdir.  Bu gerçeklerden hiçbirimiz kaçmadık ve kaçamayız da.

            Suriye ve diğer Arap ülkelerinde yaşananları görünce halimize ve tüm olanaklarımıza şükrederiz.  Anavatan’ımızın yıllardan beri hayatımıza katkı koyuşuna da şükrederiz.  O bağlamda kabul edemediğimiz gerçeklere karşın, mantıkla bazı şeyleri sinemize çekeceğiz ve çekmek zorundayız da..

            Kırsal yörede, özellikle Güzelyurt-Yuvacık bölgesinde meydana gelen patlamalar ve bulunan patlamamış bombalar kimseyi korkutmasın.  Her gün patlamamış bombalardan insanlar ölecek değil ya. 

            O beklenen gün ne zaman gelecek bilemeyiz.  Hani Kıbrıs’ta köklü bir çözüm olunca, her iki taraftan da askerler anavatanlarına dönecekler.  O bağlamda herşeyin vakti ve zamanı vardır.

            Gerçek olan şudur ki, özgürlüğümüzü ve özgür topraklarımızı Türkiye ve Türk askeri sayesinde elde ettik.  Yattığımız yerde rahat uyuyabiliyorsak, Türk askeri sayesinde uyuyabiliyoruz.

            Bu bir şikayet değil, ama kafamızda bir nokta gibi de olsa bazı olumsuzlukları dikkate getirmek biz, yazarlara düşen bir vazifedir.