Çıkar ve baskı gruplarının siyasal karar alma süreçlerindeki, rolü yadsınamaz.

Çıkar grupları ortak çıkarları için,

Baskı grupları ise daha öznel menfaatleri için;

İktidarı çeşitli şekillerde etkilemeyi hedeflerler.

Özellikle kriz ve seçim dönemleri söz konusu grupların “çiftleşme” dönemleridir.

Gözle görülür artış gösterirler.

Kamu ekonomisi kararlarını kendi çıkarlarına yontmak için özel çaba harcarlar.

Örgütlü demokratik Sivil Alan baskısı değil bahsettiğim.

Bilakis,  koklanarak örgütlenenleri kast ediyorum.

Zümresel çıkar veya kişisel menfaat odaklarından bahsediyorum.

Memleketin “kendi ayakları” olmasına rağmen, sürekli koltuk değneği ithal etmek isteyenlerden bahsediyorum.

KKTC’yi dışa bağımlı yapanlardan,

Göbek kordonu ile yaşamaya çalışanlardan,

Kıbrıs Türk halkının geleceğini ve geçmişini kendi geleceği için göz kırpmadan “satan”! “Müminlerden” bahsediyorum.

Siyasal veya sendikal hareketlerin içindeki öbeklerden…

Sermaye odaklarından…

Bordrolu “Beslemelerden”, Vatandaş için kılını kıpırdatmadan, emeklilik yaşayanlardan….

Tüm bu gruplar;

Kıbrıs Türk Halkının refaha kestirmeden ulaşmasının önünü kesenler,

Geleceğinden umut beslemesini engelleyenler.

İşte,

Meclise, daireye, okula, şirkete, hastaneye, bankaya, gazeteye, kanala, çevirim içi hayata, sokağa… Sinen tüm bu gruplar;

Rant kolluyor,

Oy ticaretine sıcak bakıyor,

Seçmen ilgisizliğini veya bilinçsizliğini fırsata çevirebiliyor,

İşte Kıbrıs Türk toplumunun egemenliği önünde kocaman bir engel olan bu gruplar;

Ana sütü kesilmesin diye, süt anneye muhtaç hayatlar yaratmaya çalışıyorlar.

Uzağı göremeyen, bir bireyin sahip olduğu riskler! İle Bu gününü, yarını için bile bile heba eden toplum arasında çok büyük fark yoktur.

Gordon Tullock, siyasal karar alma sürecinin önemli bir parçası olan bürokratların, üç farklı güdüyle hareket ettiklerini iddia eder:

  1. Fazla çalışmama güdüsü.
  2. Etki Alanını ve lüks tüketimini artırma güdüsü.
  3. Bulundukları konumu, kişisel avantajlarına kullanma güdüsü.

Uzağı göremeyen Siyasilerin de benzer güdülerle, yeniden seçilebilme “şanslarını” kolladıklarını biliyoruz.

Politik Miyopluk, “egemenliğimizin” her alanına sirayet etmiştir.

Görme bozukluğu ile rasyonellikten uzak sebepler! Sonuca “*bayda” takıyor.

Kısa vadeli düşünme alışkanlığı, tekrar seçilebilme iç güdüsünün belirtisi olmalı.

Kısa dönem için fayda sağlamaya çalışan grupların oluşması ise;

Tekrar seçilebilme kaygısının yarattığı bir olgudur.

Sürekli “ortanca seçmeni” gıdıklayan siyasiler.

Bir gecede değiştiren ilkesizler.

Ankara’dan en iyi “para” dilenebilecek hükümet modeline, parmak ve yürek kaldırmaktan sevinç duyanlar…

Ve Çıkar – baskı gruplarının kucağından kalkmayan siyasiler ile bu devlet ilerlemez! Geriler.

Bu gemi yüzmez, yüzemez! Batar.

Politik Miyopluk, körlüğe dönüşürse;

Laiklikte, çağdaşlıkta, çok kültürlülükte… Elden gider!

İşte bu Politik Miyopluk ile;

Bu hayat da bu ada da çekilmez.

(*bayda – çelme)

4 Aralık 2020

Vatan gazetesi

Reşat Kansoy