Ünlü Anayasa Profesörü Mümtaz Soysal hoca da bu dünyadan göçtü ve arkasında çok derin izler bıraktı.  Hemen hemen bütün Kıbrıslılar onu, daha fazla KKTC Kurucu Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’ın danışmanlık görevleri esnasında daha yakından ve daha birebir tanıma ve tanışma şerefine nail oldu.

            Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın çok renkli bir politik hayatı olmuştur.  Bir yerde Türk siyasetine damgasını vuran değerlerdendi de diyebiliriz.

            Tamı tamına 90 küsur yıllık hayatına pek çok şeyi sığdıran Mümtaz Hoca, daha fazla kişilikli davranış biçimiyle dikkat çekmiştir. Her zaman onurlu duruşu, yeni siyasetçilere örnek olmuştur.

            Hani yakın dostluklar dediğimiz şey var ya...  Denktaş’la Mümtaz Hoca’nın dostluğu da öyle bir dostluktu. Yıkılmaz, sarsılmaz ve hiç bitmez...

            Mümtaz Soysal öyle çıra gibi yarma bir adam değildi.  Zayıf ve narin bir vücut yapısına sahipti.  Onu o haliyle tanıdık ve zaman zaman saraya Denktaş’a uğradığım günlerde kendisi ile o çalışma odasında kısa sohbetlerimiz olurdu.

            “Karşılıklı güven” denen şey de vardı Denktaş’la onun arasında.  Zaten frekansları uymasa kesinlikle bir arada olamazlardı.  Denktaş, genellikle Mümtaz hoca Kıbrıs’ta bulunduğu günlerde onu her zaman beraberinde gideceği yere götürür, bulunduğu mekandaki insanlarla onu tanıştırır ve ortak sohbete onu da dahil ededi.

            Bir kereseinde “Kayabaşı Otel”in açılışına gitmiştik, Turizm Bakanlığımızdaki görevlerimiz icabı.  O otelin açılışını Denktaş Bey yapacaktı.  Denktaş Bey o yaz gününde yine safari kıyafeti gömleği ile gelmişti o açılış törenine.  Yanında da Mümtaz Soysal vardı.  Arabayı Denktaş Bey kullanıyordu.

            O açılış öncesinde küçük bir kokteyl vardı otelin ön bahçesinde.  Denktaş Bey’in neşesi yerindeydi ve herkesle şakalar yapıyordu.  O şakaların bir parçası da Mümtaz Hoca’ydı.

            Denktaş Bey KKTC turizmi ve turizmin gelişmesine ilşkin anlamlı bir konuşma yaptktan sonra açılış kurdelesini Mümtaz Hoca ile birlikte kesmişlerdi.  Yani her nereye giderse onu beraberinde taşırdı.

            Denktaş-Kleridis görüşmelerine da onu bir anayasa profesörü olarak götürür, o da sessizce dinler ve KKTC topraklarına dönünde görüşme yorumlarını birlikte yaparlardı.

            Mümtaz Hoca’nın üstlendiği bir tarihi görev ve sorumluluktu esasında, o görüşmelerdeki varlığı.  Görüşmeler temelinde anayasal haklar, gelecekte olası bir anlaşmada ne gibi bir paylaşımın gerçekleşeceği hususu hep tartışma konusu olurdu.

            Mümtaz Hoca esasında sol değil, sosyal demokrat çizgide bir insandı, rahmetlik Ecevit gibi.  Bir dönem Ecevit’le aynı partide buluşmuşlar, aynı politikaları üretmişler ama bir yerden sonra Ecevit ve Rahşan Ecevit’le ters düşünce partiden ayrılmış ve kendini kitaplarına ve politik açık oturumlarına vermişti.

            Bu tür politikacılar siyaset ve gerçekçilik açısından doyumsuz olurlar.  Bildiklerini “pat” diye söylerler, kabul görmezse de, karşısındakini ikna edene kadar diller dökerler.  Mümtaz Hoca öyle bir bilim ve siyaset adamıydı.

            Onun döneminde üniversitede öğrenim gören öğrenciler “Onun derslerine bayılırdık” diyorlar.  Hatta “Onu can kulağı ile dinler, o da sabırla bizim sorularımıza yanıt verirdi” derler.

            Hiç de kolay değildir oralara gelmek, öğencinin ve halkın nabzını tutmak ve hayatın yolunda hiç bıkmadan yürümek ve yine yürümek.

            Prof. Dr. Mümtaz Soysal’ın ölümü, Türk milleti için çok büyük bir kayıptır.  Yeri kolay kolay doldurulamayacak bir politikacıydı.

            Gerçekten böyle adamlar kolay kolay yetişmez.  İstikrarlı, kişilikli ve birikimli bir siyaset adamı Mümtaz Hoca’ya Allah’tan gani gani rahmet, yaslı ailesine ve Türk milletine başsağığı dilerim.

            Son söz olarak diyeceğim şudur:

            “Prof. Dr. Mmtaz Soysal çok büyük bir değerdi ve yeri kolay doldurulamayacak bir bilim ve siyaset adamıydı.”