Yine Rum motosikletliler çıldırmış gibi sınırlarımızda gövde gösterisi yapıyorlar.  Bin kadar motosikletlinin sınırlarımızdaki eylemi, yine Türk askerinin ada dışına çıkmasına yöneliktir.
Hatırlayacaksınız... 1996 yılında yine yüzlerce motosikletli çılgınlar gibi sınırlarımıza saldırarak gövde gösterisi yapmışlardı.  Bunlardan sözde kahraman Solomos Solomon ile Tasos Isak kendilerini öne atarak hayatlarını kaybetmişlerdi.  Özellikle Solomos Solomon, sınırdaki Türk bayrağını gönderden indirip, göndere Yunan bayrağını çekmek için bayrak direğine tırmanmış ve tam bayrağımızı indirmek üzereyken kurşunu beynine yemiş ve hayatını kaybetmişti.
Hangi millet kabul eder bir düşmanın bayrağını gönderden indirilmesine ve kendi bayrağını göndere çekmesine?  Katiyen bu kabul edilemez.
İşte o olay, nerdeyse Solomos’u milli kahraman (!) yaptı.  Solomos’un cenaze töreni de bayağı kalabalık olmuştu.  Kilisedeki defin merasiminde hem papazlar, hem de Rum siyasiler atıp tutmuşlar ve şovlarını yapmışlardı.
Tasos Isak’ın ölümü de yine onların müstehakı gibi bir ölümdü.  Lakin öyle gösteriyor ki, Rumlar hala akıllanmadılar.  Hala binlerce motosikletli sınır kapılarını kapatarak, kendilerince dünyaya mesaj veriyorlar.
Durduk yerde kesinlikle karşı sınırdan birisini Türk askeri veya bir mücahit öldürmez.  Milli onuru ile oynandığı zaman da o rencide durumunda kurşunu sıkarlar beyinlerine.
Şimdi neden şov yapıyorlar?
Rumlar 1996’da öldürülen o iki Rum’un ölüm yıl dönümünü bir siyasi basamak yaparak sınırları kapatmışlar.  Kapatsınlar canım.  Ne yapabilirler ki...
Şimdi görelim bakalım o kahramanları (!) bu kez de gönderden Türk bayrağını indirebilecekler mi?  Yok mu bir balligari çıksın er meydanına ve Solomos’un yaptığını yapsın.  Sıkar mı?
Herhalde gönderden Türk bayrağını cüret edecek olan balligari de bilmektedir, böyle bir harekette kurşunu beynine yiyeceğini.
Zaman zaman “Rumlar kaşınıyorlar” deriz de, bunların bu kaşınmaları bir türlü bitmiyor.  Lakin bu son olaylar zararsız bitmiş ve eylem sonlandırılmıştır.
Ne yani....
Rumlar istedi diye Türk askeri adadan çekilecek mi?  Kendileri de biliyorlar, Türk askerinin adadaki varlığının anlaşmalardan ve garantörlük haklarımızdan kaynaklandığını.  Türk askeri, ancak şerefli bir barış olduğu zaman bu adadan çekilebilir veya bir miktar adada kalabilir.
Yani anlaşma olmayacağına göre, Türk askerinin adadaki varlığı da sonlanmayacaktır, bu da böyle biline.
İsteseniz filmi geri saralım...  ta 1963 olaylarından 1974 tarihine kadar yaşadıklarımızı sıralayalım...
Özellikle eşleri sokaklardan toplanıp katledilen ve meçhul bir toprak altına gömülen Türklerin o dramını unutmadık.  O kayıp Türklerin eş ve çocukları yıllarca sınırlarda eylem yaptılar, yüzlerce muhtırayı Kıbrıs BM Barış Gücü Komutan ve temsilcisine sundular ama hiçbirşey olmadı.  Kimse kayıplarımızı geri getiremedi.  Sadece Rumlar, o zavallı kayıp eşlerinin eylemlerine dudak bütüp gülmüşlerdi.
O günlerde Rumlar bütün bu çirkin ve acımasız eylemleri yüzünden adeta Türklere, “Güç biziz, bütün kuvvet bizim elimizdedir, sizin Türkiye’niz blöf yapar, adaya çıkarma yapmaz” demişlerdir.
Ya bir gün çıkarsa...
Rumlar hem sahte kahramanlık gösterileri yaptılar ve hala yapıyorlar, hem de kuzey sınırlarımıza kalın betondan mevziler inşa ettiler.  O mevziler niçindi?
İşte o kalın mevzilerin cevabı, “Ya bir gün Türk askeri adaya çıkarma yaparsa” korkusunda gizliydi.
Nitekim Rumları, yine bir başka Rum güruhu yedi bitirdi.  15 Temmuz Makarios darbesi, Allah’ın bir takdiri olarak kendini gösterdi.  Onların “Türk askeri blöf yapıyor” düşüncelerinin cevabı, 20 Temmuz 1974 sabahı verildi.
Bir başka deyişle, Türk askeri geldi ama tam geldi.  Rum çapulcular, Girne sahillerindeki kalın mevzilerinden çıkarma yapmakta olan Türk askerine kurşunlarını yağdırdılar.  Hem de hiç durmamaca.  Rumların en korkunç mevzileri, Beşparmak doruklarındaki raylar üzerindeki ağır top taşıyan mekanizmalı uzun menzilli stratejik araçlarıydı.  Nitekim Türk uçakları nokta atışları ile bütün Rum mevzilerini berhava edip, özgürlük sınırını çekmiştir.
Rumlara bütün bu gerçekleri hatırlatırken, onlara 103 Türk köyünün can korkusu ile nasıl terkedip on bir yıl gettolarda yaşamaya mahum edildiklerini de dikkatlerine getiriyoruz.
Harekat sonrasında güneydeki Taşkent Türk köyünün erkeklerinin toplanıp silah zoru ile otobüslere bindirilip, toplu halde katledilmeleri de insanlık için bir utanç olayıydı.
O Taşken şehitlerinin eşleri zavallılar şimdi Girne’nin dağlarına yaslanmış bir Rum köyüne yerleştiler ve acıları ile bir yaşam sürüyorlar.  Bunlar bir yana, 50 yıl önce kaybolan Türklerin kemikleri şimdi bize geri dönüyor.  Muratağa ve Sandallar katliamı da bir acı olaydı.  Rumların eski Dışişleri Bakanı Markulli, yapılan bu katliamların insanlık için yüz kızartıcı olduğunu söylemişti.
Yeni yetişen motosikletli fanatik Rum gençleri bütün bu yaşadıklarımızı biliyorlar mı?  Biliyorlar ama hissi davaranarak “Türk askeri adadan çıksın” diyorlar.
Bütün bu yaşananlardan ötürü hangi Türk Rumlara bir kez daha güvenebilir?  O nedenle her zaman gurur duyduğumuz Türk askeri sayesinde gece yatağımızda huzurla uyuyoruz.
Haydi bakalım görevlim o balligarileri...
Hele bunlardan birisi tevessül etsin ve gönderdeki Türk bayrağını indirmeye kalkışsın da akibetini dünyaya gösterelim.
Sadece tek bir kurşun... Hepsi o kadar!  Türk bayrağının ve Türk Ulusu’nun onuru için tek bir kurşun!