Geçen gün Politis Gazetesi’nde ilginç bir anket çalışmasının sonuçlarına dair bir haber vardı.  Gerçekte bu anket, iki Rum ve bir de Türk akademisyen tarafından yapılan bir çalışmanın ürünüdür, verilen habere göre.
Bu anketten çıkan sonuçların en çarpıcı olanı, ülkenin asayişini üstlenen Rum polislerin, pek çok Türkü öldürdüklerinin belgelenmiş olmasıdır.
O ankette görev alan Türk akademisyeni bilmiyoruz.  Buna yönelik olarak KKTC yetkililerinin böyle bir ankete taraf olup olmadığı da bir soru işareti şeklinde beliriyor kafalarda.  O Türk akademisyen bu yetkiyi kimden aldı ve bu anketin altına imza attı, o da ayrı bir tartışma konusu.
Anket çalışmalarının akışı içinde 1964’ten 1974’e kadar meydana gelen öldürme olayları çok farklı bir şekilde anlatılırken, gerçekte savaş nedeniyle hayatlarını kaybedenleri veya öldürülenleri farklı bir potada ele almak gerekir.
Gerçekte 1964-1974 arasında öldürülen Türklerin akibetleri her zaman bir meçhulde kaldı ve yıllarca o kayıp aileleri, o acıyla yaşadı.  Şimdi anketlerde katillerin Rum polisler olduğu bir kez daha belgelenmiş oluyor.
Şimdi Kayıp Şahıslar Komitesi’nin yapmakta olduğu çalışmalar bir insani noktaya dayanır.  Bu komitenin gerçek anlamda faaliyete geçişi veya canlanması, 1974 savaşında hayatlarını kaybeden veya kayıplar listesine giren Rum yakınlarının acılarının gün ışığına çıkması ile bu komite harekete geçmiş oluyor.  Halbuki 1964’ten 1974’e kadar nice Türk kayıpların yakınları yırtındı yırtındı durdu, “Bize kaybolan eşimizi, oğlumuzu veriniz” diye.  Ama 1974 sonrasında harekete geçen Kayıplar Komitesi, yapmış olduğu kazılarda ve DNA testleri sonucunda 50 yıl önce Rum polislerin öldürdüğü Türklerin kemiklerini veriyor bize.
Bu anketi hazırlayanların yaptıkları anketlerde, Kayıp Şahıslar Komitesi’ne ihbar veya itirafta bulunanlara bir af getirilmesi öngörülüyor.  Ondan ötesi can sağlığı...
Tekrar filmi başa saracak olursak, gerçek cinayetler ve gerçek katillerin, 1964-1974 tarihleri arasında Rumlar veya daha da açıkçası Rum polisler tarafından gerçekleştirildiğini anlarız. 
Bir ülkede polis demek, asayişi ve insan hayatını koruyan, düzeni ve mutlu yaşamayı öngören devlet memurları demektir.  Kaldı ki Rum polisler, belirtmiş olduğumuz dönem içinde pek çok Türkü öldürmüş ve o öldürülenler hep kayıplar listesine girmiştir.
Bir gün bir “suçlular mahkemesi” kurulursa, bu polisler nasıl ve ne şekilde cezalandırılacaklar doğrusu merak konusudur.
Olayların üzerinden tam 56 yıl geçti gitti.  O dönemin katilleri de dünyadan göçmüşlerdir belki de.  Tek tek Rum polislerin hayatta olanlarını ve bunun yanında “katil” olarak belirlenenleri bulmak hayli zor olsa da, bu listenin de çıkması gerekir herhalde.
Bu anketin analizleri yapılırken, gerçeklere dayanan veriler de yeniden kayda geçirilmiştir.  Bütün anlatılanların tümünü biz biliyoruz.  
Anketin en ilginç önerisi de, bir “Gerçek ve Dostluk Komisyonu” kurulması ve bu komisyon önünde itirafta bulunanlara af getirilmesidir.
Peki...  Bu anket sonuçlarına göre gerçek suçlular belirlenirlerse, birşeyler elde edilecek mi acaba?  Bu biraz zor.
“Hangi Rum polis  böyle bir komisyonun önüne çıkıp ben katilim, çünkü şu kadar Türkü öldürdüm, beni affedin” der.
Bu analizleri yaparken gerçekten Türklerin suçlu olabileceklerini düşünmüyorum.
Çünkü tek bir Türk yoktur, masum Rumları durduk yerde öldürsün ve meçhul bir toprak altına gömsün.  1964-74 arasında farkıdaysanız tek bir kayıp Rum yoktur.  Ancak savaş esnasında veya savaş sürecinde mecburen bazı Türklerin veya Rumların öldürülmleri doğaldır.
Zaten kayıp Türk veya Rumların o sıcak savaşın içinde açıkta kalan cesetleri, sıcaktan kokup şişmişler, adeta tanınmayacak hale gelmişler ve olası bir hastalığın yayılmasını önlemek için o açıktaki cesetleri gömme mecburiyeti hasıl olmuştur.  Bu durumu bazı Rum yazarlar, özellikle Lâpta ve Karava bölgesindeki cesetlerin gömülmesinden bahsederler.
O anketörlerin bunları da dikkate almaları gerekir.  Bana göre o anketi hazırlayanlar, acılar ve yaşanmış olayları yeniden ateşe benzin döker gibi alevlendirmekten başka bir şey yapmamışlar demektir.
Doğrusu bu anketin sonuçları ne zaman hayata geçirilecek bir belgesel hareket olarak hayat bulacak onu da merak ediyoruz.