Zaman zaman gazetelerde ve dünya medyasında bazı Rum ve Yunanlıların itirafları yer alır.  O itiraflar, esasında Rumların ve Yunanlıların hatalarını ve gerçek yüzlerini gösterir ve anlatır.  Özellikle 5+1 gayriresmi Kıbrıs görüşmelerinin yaklaştığı bu günlerde Rumlarla Yunanlılara mantıklı düşünen Kıbrıslı ve Yunanlı aydın kişilerin itiraflarını ve basına yaptıkları açıklamalarını dile getirmek ve bir hatırlatma yapmak lazım.

            Hani bir milletin vatandaşları bir karşı milletin sorunlarını ve yanlışlarını dile getirirken sorun olmaz da, kendi vatandaşlarından eleştiriler gelince daha bir kabul görür o görüşler, gerçekçilik anlamında.

            Mesela Şubat 2020 tarihli bir yayın organında şu haber yayınlanmıştı, Türk-Rum ilişki ve tezatları üzerine.  O gazetede şu manşet vardı:

            “Atina’nın tezlerini çürüten Yunan Amiral”

            Gazetenin yardımcı başlığı ise şöyleydi:

            “Türkiye ile Yunanistan arasında gerilim havası devam ederken, Yunan Deniz Kuvvetleri Komutanı Andronis Andonyadis, Atina’nın tezlerine karşı çıkarak Türkiye’nin tutumuna yakın açıklamalarda bulundu.”

            İlgili yayın organı Andonyadis’in şu sözlerinin de Yunanistan’da gündem oluşturduğuna atıfta bulunuyor.

            “Yunan halkı, Ege’nin tümünün Yunan denizi olduğunu sanıyor ve öyle inanıyor.  Dolayısıyla bir Türk savaş gemisi bir adaya 6.5 mil yaklaştı mı, ‘Burada ne işiniz var?’ diyor.  Yunan dış ve savunma politikalarındaki yanlışların önemli bir bölümü ise bilgisizlikten kaynaklanıyor” diyor Andonyadis, Yunan siyasilerini uyarma anlamında.

            Ve Andonyadis devam ediyor...

            “Türkiye, sadece Ege’nin  doğal zenginliklerini paylaşmak istiyor.  Türkiye ile müzakere yapmalıyız.  Ancak Türkiye ile eşit şartlarda masaya oturacağımızı zannedersek, hiçbir şey başaramayız.  Müzakere masasında tüm isteklerimizi kazanacağımıza inanıyorsak aldanıyoruz.”

            Ve daha nice sözleri var Andonyadis’in.

            Emekli denizciye bu sözleri söyleten, deniz hukunu çok iyi bilmesi ve Türkiye’nin Ege’deki haklılığını teslim ederek olaya tarafsız bir gözle bakmasıdır.

            Ege’deki durumu o noktaya getiren gerçek, Doğu Akdeniz’de Rumların bazı yandaş ülkelerle tek yanlı olarak doğalgaz zenginliklerinin üzerine oturmasına ilişkin dikkafalılığına dayanıyor.  Yani Rumların ve Yunanlıların paylaşmaktan uzak bir politika üretmelerinden...

            Andonyadis’in bu açıklamaları, bir balyoz gibi Rum ve Yunan politikacılarının kafalarına inen darbelerdir.  Ama onlar ne anlarlar bu tür uyarıcı çıkışlardan veya itiraflardan?

            Birkaç daha örnek vermekte yarar vardır.

            Yine bir Rum eğitimcinin uyarıları var...  O eğitimci, Rum öğrencilerine düşmanlık aşılandığını ve mutlu bir Kıbrıs’ın oluşması için bu tür yayın ve politikalardan uzak kalınması gerektiğine vurgu yapmıştır.

            Çok zaman yoktur eski Rum Dışişleri Bakanı Markulli’nin Taşkent katliamı ile ilgili söyledikleri...

            “Biz, Türklere çok acılar çektirdik.  Yüzlerce masum Türkü öldürdük ve çukurlara gömdük.  Vicdanım sızlıyor.  Türklere bir özür borcumuz vardır.”

            Bir de Rum eski İçişleri Bakanı Papapetrou’nun şu sözleri hala kulaklarımdadır:

            “Biz Rumlar olarak, Türkleri tam on bir yıl gettolara kapattık ve insan haklarından mahrum bıraktır.  Bu bir insanlık suçudur ve Avrupa İnsan Haklarına aykırıdır.”

            Bunları niçin yazıyoruz?

            Bunları yazıyoruz, çünkü Rumlar hala kendi hatalarını kabul etmiyorlar.  Hala atıp tutuyorlar. Türkiye’nin yükselen değerlerini gözardı ediyorlar.  Yani çözümsüzlüğe oynuyorlar.

            Yunanistan Başbakanı’nın son Kıbrıs ziyareti ve ziyaret sonrasında Ortadoğu’da Türkiye’nin başına yeni çoraplar örülmesine ilişkin girişimleri vardır.  Kendi akıllarınca Akdeniz’e sahili olan, olmayan bazı Arap ülkeleri ile ilişkiye girerek, Atina’da geniş bir platform oluşturmaya çalışıyorlar.  Hatta Libya örneğini vererek, değişik yollardan Türkiye’nin gücünü ve önünü kesmeye çalışıyorlar.

            Yani bu gerçekler ortada varken, Yunanistan ve Kıbrıs Rumları ile ortak bir hayat kurabilir miyiz?  Bunu düşünerek vurgu yapıyoruz bunlara.

            Özetle...

            Rumlar ve Yunanlılar yedikleri onca Türk tokadına rağmen, yine aynı yapı içinde, yine hokkabaz, yine şarlatan, yine egoist ve yine uzlaşmazdırlar.

            O zaman soruyoruz...

            Türk siyasileri ve KKTC siyasilerinin kalıcı çözüm formülünü  “Yan yana iki eşit devlet temelinde çözüm olmalıdır”  şeklindeki  savları çok doğru ve yerinde  savlar değil mi?