RUM ana muhalefet lideri (AKEL) Andros Kipriyanu’nun yapmış olduğu gerçekçi açıklamalar, bize bazı şeyleri hatırlattı.  Andros Kipriyanu, son yapılan DNA testlerinden, Muratağa, Sandallar ve Atlılar’daki toplu mezarlardaki kardeşlerimizin teşhisinden sonra, 2’nci 1974 Mutlu Barış Harekatı esnasında savunmasız kadın, çocuk ve yaşlıları EOKA B’nin yapmış olduğu toplu katliamlara ilişkin bir “özür” açıklaması yaparak o masum insanların yakınlarından taziye dileklerinde bulunmuştur.  Esasında gerçek suçluları bir kez daha gözler önüne serdi Andros Kipriyanu.  Meticede onlar için hazin bir tören düzenlenerek “Artık onların da birer mezarı vardır” sözünü bize dedirtmiştir.

            Bakınız Andros Kipriyanu’nun yapmış olduğu açıklamaya...

            “1974’te Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde EOKA B vahşetinin kurbanları, 15 Kıbrıslı Türk’ün cenaze töreni, şövenizmin, yurdumuzda yaşanan trajedinin en temel nedenlerinden biri olduğunu hepimize hatırlatmaktadır.  Kurbanların ailelerine, yakınlarına, dostlarına ve köylülerine AKEL olarak en içten taziyelerimizi ifade ediyoruz.  EOKA B’ci faşistlerin bu 3 köydeki toplu katliamlarının kurbanı olan 126 kişi; asker değil, çoğu  kadın ve çocuk olan korumasız sivil yurttaşlardı.  Bu insanlardan çoğunun katledilmeden önce tecavüze ve şiddete uğradıkları da dikkate alındığında, yaşananların daha da dehşet verici ve ürpertici olduğu görülmektedir. Bu katliamlardan sonra Türkler de bazı Rumları intikam cinayetleri ile öldürdü.”

            Andros Kipriyanu’nun bu açıklamaları adeta bize şunu dedirtiyor.

            “Kalk koca Denktaş mezarından da gör Türkleri katledenlerin nasıl nedamet getirdiklerini ve gerçekleri bütün dünyanın yüzüne haykırdıklarını gör.”

            Evet bunlar geçti aklımdan.

            Bundan belki bir buçuk iki yıl kadar önce de Rumların eski Dışişleri Bakanı Markulli, buna benzer bir açıklama yapmış ve Taşkent’li yüze yakın Türkün evlerinden alınarak nasıl ödürüldüklerini, bunun da insanlık adına kabul edilmez birşey olduğunu söylemişti.

            Tabii ki fanatik ve katil Rumlar, hemen Markulli’yi vatan haini ilan etmişlerdir.  Herhalde şimdi de Adrso Kipriyanu’nu vatan haini ilan edecekler.

            Gerçekte bu gerçekleri açıklamak yürek ister. O bağlamda AKEL Başkanı Andros Kipriyanu’yu kutlamak isterim bütün gerçekleri şu katillerin yüzüne haykırdığı için.

            Şimdi anladınız mı Türklerin neden Rumlara güvenmediklerini?

            Bunca yaşanan acılardan sonra, iki toplumun içiçe yaşaması elbette ki mümkün değil.

            Fanatik Rumlar, 1974 öncesindeki “En güçlü biziz” anlayışı ile yapmadıkları pislik ve canilik kalmamıştı.  Lakin bütün kuzey sahillerine de kalın betondan mevzi yapmayı da ihmal etmemişlerdi.

            Gerçekte bizim yapmamız gereken şey, bu gerçekler karşısında Rum liderliği aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılmasıdır.  Belki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulması gerekecek.

            Bu sözleri yıllarca biz söyledik durduk ama kimse bize inanmadı.  Şimdi bütün bu katliamları yapanların kimler olduğunu basın yoluyla haykıran bir Rum siyasetçi söylüyor.

            Andros Kipriyanu Anastasiadis’e göre daha ılımlı ve daha gerçekçi bir siyasetçidir.  Sadece ılımlılık değil, çok da cesurdur bana göre.  Vakit vakit Ankara’ya bile gidip Türkiye Dışişleri Bakanı ile de karşılıklı görüşmüş ve Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir fedrasyon çatısı altında bir çözüm olması gerektiğini ifade etmiştir.

            Bana göre geleceğin Cumhurbaşkanı herhalde Andros Kipriyanu olacaktır.  Vaziyet onu gösteriyor.  Andros’un yaptığı açıklamalar değildir, bize bunu söyleten.  Kendi gerçekçi duruşudur diyebilirim.

            Bir de şu aklıma geldi bu açıklamalardan sonra.  Harekattan sonra Rum eski İçişleri Bakanı Papapetrou şöyle demişti:

            “Biz Rumlar insan haklarından bahsederiz de, Türkleri on bir yıl gettolara kapatarak bütün insan haklarından mahrum ettiğimizi dile getirmeyiz.”

            Peki...

            Gerek Markulli, gerek Andros Kipriyanu, gerekse Papapetrou gibi cesur siyaset adamlarının sayısı bundan sonra artacak mı?  Veya kendi iç hesaplaşmaları bir gün yapılacak mı?

            Gerçekler burada.  Toplu katliamlar, gasbedilen haklar ve hala “Kıbrıs Cumhuriyeti” martavalı ile dünyı kandıran Rumların bu sözleri ve itirafları  yine dünyanın gözüne batmayacak mı?

Rumlar Günah Çıkarmaya Devam Ediyor

            RUM ana muhalefet lideri (AKEL) Andros Kipriyanu’nun yapmış olduğu gerçekçi açıklamalar, bize bazı şeyleri hatırlattı.  Andros Kipriyanu, son yapılan DNA testlerinden, Muratağa, Sandallar ve Atlılar’daki toplu mezarlardaki kardeşlerimizin teşhisinden sonra, 2’nci 1974 Mutlu Barış Harekatı esnasında savunmasız kadın, çocuk ve yaşlıları EOKA B’nin yapmış olduğu toplu katliamlara ilişkin bir “özür” açıklaması yaparak o masum insanların yakınlarından taziye dileklerinde bulunmuştur.  Esasında gerçek suçluları bir kez daha gözler önüne serdi Andros Kipriyanu.  Meticede onlar için hazin bir tören düzenlenerek “Artık onların da birer mezarı vardır” sözünü bize dedirtmiştir.

            Bakınız Andros Kipriyanu’nun yapmış olduğu açıklamaya...

            “1974’te Muratağa, Atlılar ve Sandallar köylerinde EOKA B vahşetinin kurbanları, 15 Kıbrıslı Türk’ün cenaze töreni, şövenizmin, yurdumuzda yaşanan trajedinin en temel nedenlerinden biri olduğunu hepimize hatırlatmaktadır.  Kurbanların ailelerine, yakınlarına, dostlarına ve köylülerine AKEL olarak en içten taziyelerimizi ifade ediyoruz.  EOKA B’ci faşistlerin bu 3 köydeki toplu katliamlarının kurbanı olan 126 kişi; asker değil, çoğu  kadın ve çocuk olan korumasız sivil yurttaşlardı.  Bu insanlardan çoğunun katledilmeden önce tecavüze ve şiddete uğradıkları da dikkate alındığında, yaşananların daha da dehşet verici ve ürpertici olduğu görülmektedir. Bu katliamlardan sonra Türkler de bazı Rumları intikam cinayetleri ile öldürdü.”

            Andros Kipriyanu’nun bu açıklamaları adeta bize şunu dedirtiyor.

            “Kalk koca Denktaş mezarından da gör Türkleri katledenlerin nasıl nedamet getirdiklerini ve gerçekleri bütün dünyanın yüzüne haykırdıklarını gör.”

            Evet bunlar geçti aklımdan.

            Bundan belki bir buçuk iki yıl kadar önce de Rumların eski Dışişleri Bakanı Markulli, buna benzer bir açıklama yapmış ve Taşkent’li yüze yakın Türkün evlerinden alınarak nasıl ödürüldüklerini, bunun da insanlık adına kabul edilmez birşey olduğunu söylemişti.

            Tabii ki fanatik ve katil Rumlar, hemen Markulli’yi vatan haini ilan etmişlerdir.  Herhalde şimdi de Adrso Kipriyanu’nu vatan haini ilan edecekler.

            Gerçekte bu gerçekleri açıklamak yürek ister. O bağlamda AKEL Başkanı Andros Kipriyanu’yu kutlamak isterim bütün gerçekleri şu katillerin yüzüne haykırdığı için.

            Şimdi anladınız mı Türklerin neden Rumlara güvenmediklerini?

            Bunca yaşanan acılardan sonra, iki toplumun içiçe yaşaması elbette ki mümkün değil.

            Fanatik Rumlar, 1974 öncesindeki “En güçlü biziz” anlayışı ile yapmadıkları pislik ve canilik kalmamıştı.  Lakin bütün kuzey sahillerine de kalın betondan mevzi yapmayı da ihmal etmemişlerdi.

            Gerçekte bizim yapmamız gereken şey, bu gerçekler karşısında Rum liderliği aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılmasıdır.  Belki Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvurulması gerekecek.

            Bu sözleri yıllarca biz söyledik durduk ama kimse bize inanmadı.  Şimdi bütün bu katliamları yapanların kimler olduğunu basın yoluyla haykıran bir Rum siyasetçi söylüyor.

            Andros Kipriyanu Anastasiadis’e göre daha ılımlı ve daha gerçekçi bir siyasetçidir.  Sadece ılımlılık değil, çok da cesurdur bana göre.  Vakit vakit Ankara’ya bile gidip Türkiye Dışişleri Bakanı ile de karşılıklı görüşmüş ve Türklerle siyasi eşitlik temelinde bir fedrasyon çatısı altında bir çözüm olması gerektiğini ifade etmiştir.

            Bana göre geleceğin Cumhurbaşkanı herhalde Andros Kipriyanu olacaktır.  Vaziyet onu gösteriyor.  Andros’un yaptığı açıklamalar değildir, bize bunu söyleten.  Kendi gerçekçi duruşudur diyebilirim.

            Bir de şu aklıma geldi bu açıklamalardan sonra.  Harekattan sonra Rum eski İçişleri Bakanı Papapetrou şöyle demişti:

            “Biz Rumlar insan haklarından bahsederiz de, Türkleri on bir yıl gettolara kapatarak bütün insan haklarından mahrum ettiğimizi dile getirmeyiz.”

            Peki...

            Gerek Markulli, gerek Andros Kipriyanu, gerekse Papapetrou gibi cesur siyaset adamlarının sayısı bundan sonra artacak mı?  Veya kendi iç hesaplaşmaları bir gün yapılacak mı?

            Gerçekler burada.  Toplu katliamlar, gasbedilen haklar ve hala “Kıbrıs Cumhuriyeti” martavalı ile dünyı kandıran Rumların bu sözleri ve itirafları  yine dünyanın gözüne batmayacak mı?