Ülkemizdeki döviz tırmanışı, galiba en çok da Rumlara yaradı.  Çoğu insanımız marketlere aç kurtlar gibir saldırıp, adeta yangından mal kaçırır gibi alış veriş etmesini bir yerde kıskançlık ve bir yerde de aç gözlülük olarak nitelendirir.
Bu tanımlamanın ardından da şu soruyu sormak lazım:
“Şayet siz de euo kazansaydınız veya paranız döviz olsaydı, elinize de güneyden alış veriş yapma fırsatı verilseydi, siz de alış veriş yapmaz mıydınız?
Oho... Bal gibi de yapardınız.
Peki o zaman sormak lazım.
“Rumlar neden kendi parasını üçe katlar şekilde TL ile KKTC’den alış veriş yapıyor?”
Görülüyor ki, Rumların iç yapıları, mali durumları ve sosyal yapıları, (Belki açmazları) onları buna mecbur ediyor.
Döviz tırmanışından önce de Türk tarafından alış veriş yapan Rumlar vardı.  Ama bu kadar değildi.
Rumların kuzeyden alış-veriş yapması bizi etkiler mi şu döviz tırmanışı döneminde.
Bence bizi etkilemez.  Sadece tüccarlarımız sürümden kazanarak Rumların paralarını alma şansımız oluyor.  Olsun canım.  Bu bizim derdimiz veya kaybımız değildir. Rumların kuzeyden alış veriş yapmalarına pozitif bakmak lazım. Empati yaparak doğru düşünceyi bulmak lazım.
Biz Kuzey Kıbrıs insanları büyük savaşlar geçirmiş, Anavatan Türkiye’nin çok büyük katkıları ile var olmuş ve var olmaya devam ediyoruz.  Paramız Türkiye ekonomisi ile parallellik arzetse de, yine de kötümser olmamak lazım.  O nedenle Rumlara “hoş geldiniz marketlerimize” diyerek onların gelişlerine gülümsüyorum.
Herhalde Devlet Planlama Örgütü döviz tırmanışı ile kuzeyden alış veriş yapan Rum sayısı ve ekonomik rantta hangi noktadayız gibi sorularla bir çalışma yapmıştır veya yapmaktadır.
Bizim için en zor şey, özellikle ithal mallarında veya ham maddede dövize bağlı bir çalışma içinde olmamızdır.  İthalatçılar da bir sarsıntı geçiriyor ve ithal ettikleri malların üzerine bindiriyorlar.  Dolayısı ile olan tüketicimize oluyor.  Ama Rumlar da üçe dörde katlanan dövizleri ile kuzeyden alış veriş yapmaya devam ediyorlar.
Ortada “geçim” açısından derin bir uçurum olsa da, Türklerin daha zor günler yaşadıklarını kabul ediyor ve görebiliyoruz.  Zaten hepimiz de aynı gemide seyahat ettiğimize ve bu gemiyi yüzdürmek zorunda kaldığımıza göre, başarmanın dinamiklerini ortaya koymamız lazım.  Yani halkın, ekonomik seferberliği yapması gibi bir ortama girmesi gerek.
Bazı örneklemelerle bunların fotoğrafını çekip önümüze koyabiliriz.
Siz döviz tırmanışı öncesinde ailenizle haftanın üç gününü dıştaki restorantlarda mı karnınızı doyuruyordunuz.  Siz hiçbirşey olmamış gibi aracınızı gelişi güzel kullanmaya, cep telefonlarınızı sağa sola lüzumsuz açmaya devam eder misiniz?
Hani “ayağını yorganına göre uzat” dedikleri darbı mesel misali, artık dıştaki aile yemeklerinizi ayda bire indirmeniz, yeni sırt baş alma işini de durdurmak zorundasınız.
Hani “Eski çamlar bardak oldu” derler ya.  İşte bütün bu yol gösterici atasözlerinden yola çıkarak geleceğe pozitif bakarak, Rumların kuzeyden alış verişlerine de sevinmemiz gerekir.
Biz Kıbrıs Türkleri ne kadar zor bir süreçten geçtik, hiç düşündünüz mü?
Düşünmemişseniz düşünün o zaman.
Ülkemizdeki döviz depremi bizden kaynaklanmıyor.  Bunun kaynağı, Türk parasına endeksli bir hayatımız olmasıdır.
Buna hangimiz engel olabilir ki?  Madem kapılar açıldı ve serbest geçişler devam ediyor, o zaman aklımızı daha da başımıza alıp, hayat birazcık normale dönünce Ruma euro kaptırmamamız gerekir.
Maalesef döviz patlaması öncesinde bazı insanlarımız tuvalet kağıtlarını bile Rumdan alırlardı.  Aradaki farkları bazı insanlar kıyaslayıp önümüze koyduklarında, o bir özenti veya özlem değildi.  Sadece sinekten yağ çıkarmak isteyen bazı insanların heyecanlarıydı onlar.  O kahramanlar gitsinler bakalım Rum tarafında euro kullanarak evlerine ne alabilecekler?
O bakımdan Rumların kuzeyden alış veriş yapmasına fırsat vermeliyiz.
Bundan bir süre önce Rum idaresi, kuzeyden alış veriş yapan Rumların arabalarını yoklarlar, kuzeyden aldıkları benzinin miktarını denetlerlerdi.  Ama idareleri gördü ki kendi halkları, devlet tarafından ödenen maaşlerı ile kuzeyden alış verişler sayesinde üçe katlamışlar.  Yani Rum halkı döviz kurları nedeniyle üç katı zenginleşmiş.
Sakın unutmayın iki üç yıl önce Rumların bütün bankalarının battığını. Hatta kuruşa muhtaç olduklarını da unutmayın. Lakin direndiler ve yollarını buldular.
Her inişin, mutlaka bir çıkışı vardır.  Ben şuna inanıyorum...
Elbette zor günlerimiz olacak ve bu inişten çıkışa doğru yol alacağız.  Türkiye’nin şu anda uyguladığı para politikası, sistem içinde bize doğru seyredecek.  Şu anda subjektif bir iyimserlik görünse de, objektif olarak bu iyimserlik zaman aşımı içinde rayına oturacaktır.
İşte insanlara o soruyu sorduran da budur.
Rumlar neden kuzeyden alış veriş ediyorlar?
Onlar için bir fırsat, bizim için de bir girdi avantajı diyebiliriz.