ABD’nin en büyük korkusu, Rıus gemilerinin Akdeniz’e inmesidir.  İlk akla gelen budur ama, bunun da ötesinde, güçleri çarpıştırma ve çıkar elde etme vardır.

                ABD, 1987’den beri Rumlara uygulamakta olduğu silah ambarogosunu kaldırma kararı aldı.  Buna yönelik basına yansıyan haber şöyledir:

                “ABD’nin Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’ne uygulamakta olduğu silah ambargosunun, ABD Kongresi’nin 2020 mali yılı ‘Ulusal Savunma Yetki yasası’ çerçevesinde, Rum tarafının kara para aklama denetimleri konusunda ABD ile çatışması ve Rus gemilerinin Güney Kıbrıs limanlarından ikmal dahil, yararlanmasına kısıtlama getirmesi gibi belirli şartlara bağlı olarak kaldırılmasına ilişkin kararı, Temsilciler Meclisi’nden geçirmiş ve Senato’nun onayına sunmuştur.”

                Bu iş Rumların işine gelir mi?  Elbette ki gelir.  Özellikle Türkiye-Rus dostluğu ve Türkiye’nin Libya ile yapmış olduğu güney denizlerini kullanma anlaşması, bunun yanında Rumların tek taraflı olarak Akdeniz’deki doğal gaz arama çalışmalarına Türk gemilerinin de Akdeniz’e indirilmesi, ABD’yi farklı bir çatışma zeminine çekti.

                Yarın olası bir Rus gemisi Rum limanlarından yakıt almaya kalkarsa Rum ayvayı yedi demektir.  O kadar zor mu ABD için kaldıracağı silah ambargosu kararını yeniden koymak.

                Bu noktada birkaç türlü düşünmek ve değerlendirmek lazım.

                Bunlardan birisi Türkiye’nin gittikçe büyüyen ve dengeleri sağlayan Türkiye’nin kocaman bir güç olarak doğuda şekillenmesi ve söz sahibi olması.

                Zaten Rumlar, bütçesinin büyük bir kısmını savunmaya ve silahlanmaya ayırmaktadır.  Hatta güneyden alış veriş yapan kardeşlerimize şunu söyleriz:

                “Sizin güneye akıttığınız paralar bir gün size mermi olarak dönebilir.”

                O bağlamda Allah korusun Türkiye’nin başı derde girerse Rumların boş kalacağını sanmak enayilik olur.  Bereket versin ki Türkiye’nin etkin ve fiili garantörlüğü var ve bunun yanında adadaki Türk askeri de bizim en büyük güvencemizdir.

                Bazen “dünya barışı”ndan söz eder dururuz.

                Ne dünya barışı canım?

                Bir taraftan Türkiye ve Kıbrıs Türkü, çıban olan Kıbrıs sorununu çözme çabalarını sürdürürken, öte taraftan bazı ülkeler ve ABD Rumlara yürek veriyor.  Böyle mi sağlanacak dünya barışı?

                Bazen de şu ifadeyi kullanırız...

                “Filler çarpışır, çimenler ezilir.”

                Doğru bir benzetmedir esasında güçlerin insanlara ne kadar zarar verdiğini ifade etme açısından.  O nedenle değil mi ki Türkiye, Rusya ile olan ilişkilerini geliştirmiş, ticari anlaşmalara imza atmış ve o dostluk çemberini büyütmüş, hatta daha da büyütmektedir.  Silahlanmak kimseye fayda sağlamaz.  Halbuki Rumlar, o cüce boyları ile güçler dengesinde bir nokta gibi dursa da, gerçek anlamda ortadoğu ve özellikle Akdeniz’de olası bir çatışmanın mutlaka bir parçası olacaktır.  Tokadı yese de olacaktır.

                Bazen de şu ifadeyi kullanırım yazılarımda.

                “Şu gavur milleti hala akıllanmadı ve akıllanmayacak da.”

                Yalan mı? 

                Bu küçücük adanın gerçek ama onurlu bir barışa ihtiyacı vardır.  Rumlar domuzun kuyruğu gibi doğrulmuyor ve gerçekleri ters yüz etmeye devam ediyor.

                O bağlamda ABD’nin Rumlara uyguladığı silah ambargosunu kaldırması çok yanlış ve hatalıdır.

                Niye durmaksızın yanlışlara yorum yapıyoruz?

                Adamlar sözde Ermeni soykırımı meselesini yeniden gündeme getirerek Türkiye’nin kulağını çekmeye çalışıyorlar

ABD’nin Rumlara karşı uyguladığı silah ambargosunu, biraz da aba altından sopa göstermeye benzer.

Haaa....  Siz şunu şunu yaparsınız ama, ben de Rumlara koymuş olduğum silah ambargosunu kaldırırım, o biliniz.

Yıllar önce Türkiye, sırf ABD’ye destek vermek için Kore’ye asker göndermiş ve binlerce Mehmetçik o Kore Savaşı’nda canından olmuştu.  21 Aralık 1963 olaylarında da ABD, maalesef Rumların yanında olmuştu.  İşte sırf ABD’ye mesaj vermek için birçok Kore Gazisi, madalyalarını ABD’ye iade etmişlerdi, adeta “Amerika yanlış yapıyorsun” dercesine.  Tıpkı şimdi yaptığı gibi.

ABD bu kararı ile neyi murad ediyor, onu da zaman içinde daha da detaylandırılmış biçimde göreceğiz.