Nedense güneyde kalan meşhur Bayraktar Camimiz, yine fanatik Rumların hedefi oldu.  Geçmiş mücadele günlerimizde de Bayraktar Camimiz Rumlar tarafından bombalanmıştı.  Hatta o viran hale gelen cami, yıllarca öyle yıkık halde kalmıştı.

            Bilmem incelediniz mi...

            Türk ve Rum halkları arasındaki din ve ahlak anlayışı çok farklıdır.  Türk ve müslüman eserlerine, ibadet yerlerine Rumların tahammülsüzlüklerini, bütün mücadele yıllarımızda görmüştük.  Hatta bazı arkadaşlar, kapılar açıldıktan sonra “Güneyde kalan değerlerimiz” başlığı altında kitaplar yazmışlar ve herşeyi belgelemişlerdir.

            Nisan 1968’den sonra Türkler artık serbestçe adanın dört bir tarafına seyahat etmeye başladıklarında, arkalarında bıraktıkları ibadet yerlerinin ya yerle bir edildiğine, ya da bir kısmının yıkıldığına tanık olmuşlardır.  O gözlemler insana şunu söyletiyordu ve hala söyletiyor.

            “Bu milletle mi paylaşacağız geleceğimizi?”

            Evet ibadet yerlerimize tahammül edemeyen, o ibadethanelerimize bombalar koyan, üzerinde bayrak resmi olan şehit mezarlarını dipçikle kıran veya yerle bir eden bu milletle mi paylaşacağız geleceğimizi?

            Harekat sonrasında güneyde kalan Türkler kuzeye, kuzeyde kalan Rumlar da güneye göç etmişlerdi, Nüfus Mübadele Anlaşması gereğince.  Dolayısı ile Rım köylerine yerleşen kardeşlerimiz yeni yaşam ortamlarında cami bulamadıklarına göre, Rumlardan kalan kiliseleri, camiye çevirmişlerdi. Sadece kiliselerin üzerlerindeki haçları çıkartıp, kilisenin üzerine “filan köy camii” ifadesini yazmışlardı.

            Bir araştırmamda ilginç birşeye rastlamıştım.  Anımsadığım kadarı ile Alevkayası veya daha izbe bir yerde bulunan bir kilise, Türkler tarafından korunmuş ve hiç zarar görmemişti.  Sanırım o kilise, Ermeni Cemaatine aitti.  Çünkü İstanbul’da bir cinayete kurban giden gazeteci Hrant Tink, o kiliseyi ziyaret etmiş ve kilisenin korunmasından memnun olmuştu.

            Yani diyeceğim şudur:

            “Müslüman Türkler, her zaman bütün yabancı ibadet yerlerine saygılı olmuşlardır.”

            Şayet tarihin basamaklarında dolanırsak, Kıbrıs’ın Osmanlılar tarafından fethinden sonra zamanın Osmanlı padişahı bir ferman yayınlayarak, adadaki yabancıların ibadet etmelerine ve onların ibadethanelerine gereken saygı gösterilmelidir, mealinde bir emir buyurmuştu.  Hatta o da yetmezmiş gibi, bazı kiliselerin tamiratı için İstanbul’dan Kıbrıs’a para göndermişti.

            Şimdi Rumların yeniden Bayraktar Camimize yapılan saldırıda bazı Rum fanatikler tarafından asılan pankartlara bakalım.

            Bakınız asılan pankartlarda nasıl bir ifade kullanmışlar...

            “Türk işgaline tapanlara ateş ve balta.”

            Malum bundan bir süre önce de, Limasol’daki Köprü Camimize saldırılarda bulunulmuş ve Rumlar çok büyük bir tepki almışlardı.

            Mesela evvelki gün görkemli bir törenle İstanbul’daki meşhur Ayasofya Camii 86 yıl sonra ibadete açıldı.  Tarih bize bazı şeyleri hatırlatıyor, Müslüman Türklerin Rum ve Yunanlıların ibadethanelerine nasıl saygı gösterildiği.

            İstanbul’u fetheden Fatih Sultan Mehmet İstanbul’a ayak bastığında, ilk namazını Ayasofya Camii’nde kılmıştı.  Ve o cami günümüze kadar korunmuştur.

            Caminin kubbelerine işlenmiş freskolar bütün canlılığı ile tarihe konuşuyor ve Türkler, bu önemli ibadethaneyi korudukları için gururlanıyorlar.  Kim ne söylerse söylesin...  Ayasofya orada bütün azmeti ile ve muhteşem minareleri ile dünyanın gözü önünde duruyor ve bu eser yeniden ibadete açılmış oluyor.

            Ayasofya Camii’nin ibadete açılması nedeniyle Yunanistan’da kiliseler proterto mahiyetinde çanlarını çalmışlar.  Neden?  Çünkü onların istekleri, Ayasofya’nın yeniden kilise olarak hizmete sokulmasıydı.  Halbuki Yunanlılar ve bütün hristiyanlar Türklere müteşekkir olmaları gerekir böyle önemli bir ibadethaneyi günümüze kadar koruduğu için.

            Demek oluyor ki müslümanlarla hristiyanların aralarındaki tek fark, müslümanların hristiyan ibadethanelerine çok büyük saygı sötermeleri, hristiyanların da, müslüman ibadethanelerini yakıp yıktıkları hususudur.

            Adadaki Rumların soyu nerden geliyor?  Onlar birer Lüzinyan ve Bizans piçleri değiller mi?

            Hani derler ya...

            “Soyuna çekmeyen soysuz olur” diye.  İşte Rumlar da kendi soylarına çektikleri içindir ki, Bayraktar Camimize, Limasol’daki Köprü Camimize ve dahalarına saldırıp, Türk düşmanlığını ve Türklere karşı duydukları kin ve öfkeyi açığa vuruyorlar.