Maalesef Kıbrıs Türkü’nün yetiştirdiği değerli ve müstesna insan Rüstem Tatar, 91 yaşında hayata veda etti.  Ölümün acısı veya tatlısı var mı?  Herhalde vardır, diye düşünüyorum.

            Yıllarca yatalak olan ve türlü acılarla cebelleşen ne kadar insan var hayatta.  Veya acılar içinde ölen insanlar...

            Rüstem Tatar, herhalde bu yönden çok şanslı insanlardan birisiydi.  Hani derler ya, “ne çekti, ne de çektirdi” diye...  O yönü ile onun ölüm şeklini ifade etmek istedim.

            Gerçek olan birşey vardır ki, mutlaka gidenin arkasından gözyaşları dökülür ve en yakınları yüreklerinden derin bir sızı duyarlar.  Ondan sonraki süreç, “Sanki çıkıp gelecek” düşüncesine dayanan süreçtir.  Yani büyük özlemler ve hatıralar süreci demek istiyorum.

            5’nci Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’la Erhan Tatar’ın öz babaları olan Ersin Tatar’ın hayatı da bir filme konu olacak kadar acı ve sıkıntılarla doludur.

            Rüstem Tatar, İngiltere’nin en ünlü üniversitelerinden “Chartered Accountant” olarak mezun olmuş, Baf kökenli ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Sayıştay Başkanlığına getirilmişti.  Memlekette ve dünyada çok saygın bir yeri olan Rüstem Tatar’ın, bu dünyadan giderken arkasında çok derin izler bıraktığını ifade edebilirim.

            Özellikle 21 Aralık 1963 olayları ile başlayan zor yıllarımızın Maliye Bakanlarından birisiydi Rüstem Tatar.       Sağ olsun Anavatan’ın yıllarca bizlere tahsis ettiği bütçe ile ta buralara kadar geldik. Lakin en zor günlerimiz, hiç şüphe yok ki, Rumların bizleri Kıbrıs Cumhuriyeti’nden fırlatıp attıkları ve yıllarca yokluklar içinde cebelleştiğimiz günlerdi.  O dar bütçeyle Rüstem Tatar, adeta “Doluya koyarım almaz, boşa koyarım dolmaz” misali yamalı bohça gibi bir bütçeyle senelerce cebelleşti durdu.

            Binlerce insanın evsiz ve aşsız kaldığı bir dönemi yaşarken, kurşun sesleri ve bomba gümbürtüleri altında bir hayat törpüledi rahmetlik Rüstem Tatar.

            Bunun dışında bizleri pek çok uluslararası kuruluşta, mükemmel İngilizcesi, o müthiş kariyer ve saygınlığı  ile  bizleri dış dünyada temsil etmiştir.

            Rüstem Tatar’ın en zor yılları, devlet sorunlarından öte, 26 yaşında hayatını kaybeden ve arkasında iki küçük yavru bırakan eşi Canev Hanım’ın ölümü ile başlar.  O zor sürecin de tanığı olarak, ne kadar acı çektiğini ve iki evladına hem anne, hem de babalık yaptığını biliyorum.

            Hani “Hayat devam ediyor” deriz ya... O da o gerçekçilik ve kabul edilirlik içinde, çocukları birazcık serpilince ve akılları kesince ressam İsmet Tatar Hanım’la hayatını bileştirmiş ve hayatına bir biçim vermişti. İsmet Hanım da ilk eşini 1974 Harekatı’nda kaybetmiş ve iki küçük çocukla ortalarda kalmış bir şehit eşiydi.

            Onların evlilikleri, yarım kalan bir mutluluğun devamı gibiydi esasında.  Rüstem Tatar’ın çocuklarının bir anneye, İsmet Hanım’ın çocuklarının da bir babaya ihtiyaçları vardı.  Bu anlayış içinde yeniden mutluluğu yakalamışlar ve geleceğe yelken açmışlardı.  Ve bugünlere kadar gelmişlerdi, büyük bir saygı ve onur örgüsü içinde.

            Ne mutlu Rüstem Tatar’a ki, oğlu Ersin Tatar’ın Cumhurbaşkanlığı’na seçilmesini ve bir türlü bitmeyen Kıbrıs sorunun yeni bir anahtarı konumunda bulunmasını görebilmiş, onun çok büyük başarılara imza attığını, torunlarıyle bir zaman geçirmiş ve mutlu ölmüştür.

            Rahmetlik Rüstem Tatar, ölmezden önce yazıp yayınladığı ve imza günü yaptığı “Her Şeye Rağmen” adlı anılar kitabının yayın hayatına girmesi çok iyi oldu.  Şayet bana sorarsanız bu kitap Rüstem Tatar gibi bir devrin önemli adamı için yeterli mi diye, ben size, bu kitabın yetersiz olduğunu ifade edebilirim.  Lakin buna da şükür.  Çünkü nice insan vardır tek bir nokta kondurmadan bu dünyadan  göçüp gitmiştir.  O kitaptan da faydalanacağımız pek çok bilgi vardır. Belki ileride birileri onun hayatını belgesel hale getirir.  Daha kalıcı ve daha iz bırakıcı bir yapı içinde bir eser çıkarır ortaya.  Rüstem Tatar’a rahmetlerimizle şükranlarımızı sunuyoruz.

            Rüstem Tatar’la benim dostluğum ve beraberliğim,  21 Aralık 1963 olayları ile beraber, Cumhurbaşkan Muavinliği’ndeki görevlerim esnasındaki sürece rastlar.  Genel Komite’nin sayıştayı olarak hizmete başladıktan sonraki dönemde Maliye Bakanlığı görevlerini üstlenmesinde de birlikte olmuştuk.  Genel Komite, ikimizin ortak kapımız olmuştu diyebilirim.

            İleriki yıllarda kendisini NABIZ adını verdiğim televizyon programıma çıkarmış ve çok da mutlu olmuştu.  Keşke o programı bir cd’ye kaydetseydim.

            Siz bir sütuna sığdırabilir misiniz Rüstem Tatar gibi yüce çınarı?  Ben sığdıramadım.  Lakin o büyük insan, hep hatıralarımızda, hep Kıbrıs Türkü’nün var oluş mücadelesinde ve tarih kitaplarında var olacak ve hep hizmetleri ve milliyetçiliği ile anılacaktır.

            Bir de yetiştirdiği mükemmel ve iftihar edilen evlatları ile...

            Allah’tan Rüstem Tatar’a gani gani rahmet, yaslı ailesine başsağlığı dilerim.  Yattığı yer cennet mekanı olsun...