Kıbrıs Türk Hekimler Sendikası (Tıp-İş) Başkanı Dr. Sıla Usar KKTC’de on yıllarda devletin sağlık hizmetlerine yatırım yapmaktan kaçındığını, sağlığa ayrılan bütçenin kısıtlandığını ve kamu kaynaklarının sorumsuzca harcanıp tüketildiğini savundu.
Kamu hastanelerinin yıllar içinde hem hekim, hemşire, sağlık çalışanı kadroları, hem de fiziki koşullar bakımından zayıflatıldığını ve çökme noktasına getirildiğini kaydeden Usar, sağlık hizmetleriyle ilgili yasal mevzuatlarının bir türlü yasama ve yürütmenin gündemine giremediğini,  yargının gündemini ise faydasız bir şekilde fazlasıyla meşgul ettiğini ifade etti.
Usar, yaptığı yazılı açıklamada, idarenin sağlık hizmetlerindeki başarısızlığını salt beceriksiz iktidarlara bağlamanın yetersiz olduğunu, devletin adım adım sağlığı özelleştirme planları bulunduğunu, son zamanlarda sıklıkla duyulan “kamu-özel ortaklığının” sağlığın gündemine de düştüğünü belirtti.
Sıla Usar açıklamasında, “Ülkemizdeki kamu sağlık hizmetleri hızla çöküşe giderken, çoktan yapılması gereken yasalar yapılmamışken, alt yapı ve fiziki koşulların iyileştirilmesi bitmeyen bir masalı anlatırken, Sağlık Bakanı Sn. Sucuoğlu bütün sorunların çözümü olarak Türkiye Cumhuriyeti Sağlık Bakanı ile imzalamış olduğu protokole işaret etmektedir.” ifadelerini kıllandı.

“SAĞLIKTA GERÇEK BİR KRİZ VAR… HALK KRİZDEN ZARAR GÖRMEKTE”

Ülkede sağlıkta gerçek bir kriz bulunduğunu ve halkın sağlık krizinden zarar gördüğünü belirten Usar, sağlıkta yaşanan krizi kamu özel ortaklıklarının çözüm olamayacağını, Türkiye’de yaşananları daha dikkatli izlemek gerektiğini kaydetti.
Türkiye’de devletin kendi hastanelerini tamir/inşa etmek yerine sağlık hizmeti ihtiyacının çok ötesinde devasa hastanelerin yapılması için ihalelere çıktığını hatırlatan Usar, özel şirketlerin kendi finansları ile hastaneleri yaptığını, hastanelerin işletmelerini -sağlık dışındaki hizmetler de dahil olmak üzere-  özel şirketlere verdiğini, hatta devletin özel şirketlere onlarca yıl kira ödemeyi taahhüt ettiğini belirtti.
Usar sorulması gereken soruları şu şekilde sıraladı:
“KKTC Devleti kendi kamu hastanelerini tamir/inşa etmekten aciz midir? Bu ülkenin 200 bin metrekarelik alanı tutan bir hastaneye ihtiyacı ne kadar vardır? Hekim/hemşire eksiklikleri can yakıcı şekilde yaşanırken devasa hastanelerin hekim/hemşire/sağlık çalışanı kadroları nasıl oluşturulabilecektir? KKTC halkı, önündeki onlarca yıl için özel şirketlere kira ödeyecek midir? Ödeyecekse meblağ ne olacaktır?”

HASTANELERİN İHTİYAÇLARI
Sıla Usar, başta Lefkoşa olmak üzere, Girne, Güzelyurt ve Karpaz bölgelerinde yeni hastanelere ihtiyaç olduğunu yıllardır söylediklerini, sadece binalara değil, hekimlere, hemşirelere ve sağlık personeline de büyük ihtiyaç bulunduğunu vurguladı.
Girne Akçiçek Hastanesi’nde acil servis nöbeti tutacak, mesai saati sonrasında yatan hastalara bakacak hekim bulunmadığını da hatırlatan Usar, Girne Akçiçek Hastanesi’nde güvenli bir sağlık hizmeti verilemediğini, halkın bundan zarar gördüğünü ifade etti.
Cengiz Topel Devlet Hastanesi’nin altyapı bakımından kabul edilemeyecek ölçüde yetersiz, hastane olmak özelliğini kaybetme noktasında hizmet vermeye çalıştığını da belirten Usar, Lefkoşa Dr. Burhan Nalbantoğlu Devlet Hastanesi'nde istifa eden hekimlerin ardından ciddi bir hekim eksikliği yaşandığını, yoğun bakımların, acil servislerin her an yokluklarla savaştığını açıkladı.
Mağusa Devlet Hastanesi’nin de benzer sorunlarla boğuştuğunu kaydeden Usar, enfeksiyonlara karşı kullanılacak antibiyotik bulunamadığını savundu.

“SAĞLIK ÖZELLEŞTİRİLEMEZ”
Sağlık Bakanı Sucuoğlu’nu 200 bin metrekarelik hastane yapma hedefini açıklayarak sağlıktaki krizlerin giderilebileceğine dair umut pompalamakla eleştiren Usar, “Bir tarafta gerçek ihtiyaçlar, diğer tarafta hayaller. Üstelik kamu özel ortaklığı meselesi gerektiği gibi değerlendirilmemiş, halkı onlarca yıl yükümlülük altına sokacak olan bir hamle toplumda tartışılmamıştır.” ifadelerine yer verdi. 
Usar, açıklamasında “Seçim öncesinde tüm siyasi partileri halkı onlarca yıl yükümlülük altına sokacak, borçlandıracak kararlar veren hükümete karşı uyarmak boynumuzun borcudur. Sağlık hakkımızı savunalım. Doğmamış çocuklarımızın bile sağlık hakkını ipotek altına alanlara karşı direnelim. Sağlık özelleştirilemez.”  ifadelerini kullandı.

Ayrıntılar VATAN'da
Editör: Mehmet Kasimoglu