Bugün, seçimler nedeniyle yaşamakta olduğumuz propaganda ve algı operasyonları yağmurları altından biraz başımızı dışarı çıkarıp, “neler oluyor” diye soralım istedim hep beraber. Bu nedenle bir gezi yapacağız seçimlerimizin algılar, etkiler-tepkiler ve “ihtiyaçlar” ikliminde.
Geçtiğimiz hafta, 7 Ocak’ta yapılacak Cumhuriyet Meclisi milletvekilliği seçim sonuçları ile ilgili yapılan bir anket çalışmasının yayımlanan sonuçları ortalığı bayağı karıştırdı. Aslında bu çalışmayı gerçekleştirmiş olan anket şirketinin, daha önceleri de kuzey Kıbrıs’taki seçimlerle ilgili birçok kamuoyu anketi gerçekleştirmiş olduğunu ve bunlarda başarılı sayılabilecek sonuçlara varmış olduğunu da belirtmek durumundayım.
O halde şimşekleri üzerine çeken bu çalışma bir yana, anket sonuçlarının medyamızda yayımlandıktan sonra, bilerek ve isteyerek zincirleme etki-tepkiler yaratılarak varılmak istenen hedefler de var mıydı acaba? Yayımlanan anket sonuçlarından pek de memnun olmayan siyasal parti temsilcilerinin ortaya tepki koymaları beklenen ve istenen bir durumken, söylenildiği gibi TAK haber Ajansı sorumluları ve çalışanlarının da “tehdit edilmesiyle” olaya medyanın kendisi de taraf yapıldı ve medyanın da tepkileri istendi.
İddia edildiği gibi ilgili anket şirketi sahibinin tehditleri olmuşsa TAK ajansının çalışanlarına yönelik, bunları yapan şahsın , yayımlamış oldukları anket konusundaki “hikayelerin” daha da zihinlerde yer edebilecek şekilde tepkiler almayı istememiş olduğunu söylemek olanaksızdır. Hele de bir haber ajansını bu şekilde tahrik ettikten sonra; örneğin “arı kovanına sopa soktuktan” sonra! O zaman geriye yapılmak istenen propaganda veya algı operasyonu ya da seçmene mesajlar da içeren, adına ürün yerleştirme demeyelim ama, yapılacak seçimlerle ilgili “sonuç yerleştirme” operasyonun bir analizini yapmak kalır.
Postmodern tarzda yapılandırılan propaganda örneklerinde gerçeklerle-kurguların adeta iç-içe geçmesine çalışılır ve hem kurgusal hikaye, hem de etkileyici olabilecek gerçeklerden yola çıkılarak yaratılan  etki-tepki zincirleriyle olay kamuoyu nazarında daha da önemleştirilerek tüketici kitleleler,  burda seçmen kitlesi,  güdümlenmeye çalışılır. Verilen mesajlarda esas hedef  açıklanan sonucun bir “ihtiyaç” olarak görülmesini düşündürtmek ve sağlamaktır. Bu gerçekleşirse  seçmenler günü geldiğinde “ihtiyaç” veya bir “gereklilik” veya “kaçınılmazlık” olarak gördükleri “yaratılmış algı” ya da “üretilmiş ihtiyaç” doğrultusunda davranış sergileyecekler, oylarını o yönde kullanacaklardır.
Seçim dönemlerinde,  görsel, işitsel ve daha başka insan duygularını istenen doğrultuda harekete geçirecek yöntemler de medya aracılığı ile, veya insandan insana dedi-kodu mekanizmaları ile de kullanılır; dijital medya ve sosyal paylaşım platformları bu olanakları günümüzde hem daha yaygınlaştırmış hem de daha etkili hale getirmiştir. 
Peki ama bunlar ne kadar etkili olur? Bir dereceye kadar etkili oldukları rahatlıkla söylenebilir. Ülkemizdeki çok az bir oy farkının bile, önemli iktidar değişikliklerine neden olabilecek çok farklı alternatifler yaratabileceği gerçeği karşısında, “algı operasyonu” olayları daha da stratejik bir önem kazanmaktadır.
Günümüzde, bilim ve bilgi temelli, çağdaş tanıtım teknolojilerinin ticari veya siyasal amaçlarla kullanılması yadırganacak bir durum değildir. Doğaldır ki bu teknolojileri başarılı olarak kullanabilenler kazanmaya daha yakın olacaklardır. “At binenin, kılıç kuşananın”. Çok mu pragmatik ve katı anlattıklarım? Olabilir. Napayım dünyamız böyle bir dünya!