Haydi bakalım...  Dişinizi biraz daha sıkın.  Seçime tamı tamına iki gün kaldı.  Her seçim zamanı bu yoğunluğu her zaman yaşarız.  Özellikle yerel seçimlerde bütün belediyeler çalışma tempolarını arıtırıp, seçmene iş göstermeye çalışırlar.
Dört yıllık belediye başkanlığı seçimlerinde hizmet eden belediyelere sözüm yok.  Onlar gerçek anlamda belediye hizmeti verirler.  Tabii ki ekonomik nedenlerden ötürü hizmet veremeyen belediyeler de var.  Onun ötesinde bütün hizmet döneminde bir çivi çakmayan ve işi geçiştirmeye çalışan belediyeleredir esas sözüm.
Seçim ayına girildi mi, bütün belediyeler adeta hizmet yarışına girerler.  Bunu gören vatandaş, “Keşke her gün seçim olsa” deme ihtiyacı duyarlar.
Gerçekte vatandaş görüyor kimin iş yapıp yapmadığını.  Bazı ekonomik nedenlerden ötürü virane devralan belediye başkanlarının o çırpınışlarına da tanık halkımız.  Bu durumda insan, vicdanına danışır.  Gerçekte gözlemlerle vicdan birliği olunca gerçek ortaya çıkar.  Bu başka mesele.
Esasında siyaset, insanları etkileme sanatıdır.  O nedenle seçim zamanı geldi mi, birçok reklam ajansı devreye girer ve aklın hayalin alamadığı kadar ilginç reklamlar hazırlarlar.
Özellikle küçük toplumlarda herkes herkesle akraba.  Akrabalık bir yana çok yakın dosttur insanlar. Sanırım fanatik partililik de eskisi gibi değildir.
Hani anketlerde “Kararsızlar” diye bir rakam çıkar ya...
İşte o bağlamda oyunu kime vereceğine henüz karar veremeyen insanların oyları gerekten sonucu hayli etkiler.
Dedik ya, “Siyaset insanları etkileme sanatıdır” diye...
Seçimlerde hazırlanan pankartlardaki sloganlar, insanları etkilemeye yeter mi?  Bazıları yeter, bazıları yetmez. Mesela aklımda kalan bir slogan vardı, geçmiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde.
Merhum Cumhurbaşkanı Denktaş UBP’yi kurmuş, o UBP’ye, UBP de kendisine yıllarca destek vermişti.  Lakin zaman içinde yollar ayrılınca ve UBP kendi Cumhurbaşkanı adayını çıkarınca, durum hayli değişmişti.
Yıllarca milli davaya hizmet vermiş, TMT’de çalışmış, cephede çarpışmış ve Denktaş faktörünü içine sindirmiş insanlar, kafalarını kesseniz, kesinlikle hangi partiye mensup olurlarsa olsunlar, mutlaka Denktaş’a oy verirlerdi.
İşte o gibi dönem ve günlerde Denktaş’ın seçim organizatörleri bir slogan üretmişti:
“Bana partimi sorma, ben Denktaş’çıyım!”
Böyle bir adamın kendi partisinin adayına oy vereceğine inanmak hayli zor.  O nedenle herşeye rağmen içindeki Denktaş sevgisini fırlatıp atamayanlar Denktaş’a oy vermişlerdir.
Bu bir kader mi, yoksa bir tesadüf mü?
KKTC ve Türkiye’de yapılacak seçimler aynı güne denk geldi.  Türkiye’de Cumhurbaşkanlığı seçimleri ile Genel Seçimler yapılırken, KKTC’de de Yerel Seçimler yapılıyor.  Gerçekte kaos kaostur bana göre.  
Türkiye seçimleri ile bizim seçimlerimiz kıyasladığımda, “Bizdeki seçim seçim mi yahu?  Adamlar halkı etkilemek için akla hayale gelmeyecek görsel programlar ve filmler hazırlatırlar.  Tabii ki para en önemli etkendir.  Bizim partilerin etleri ne, butları ne?” deriz.
Mesela AKP Cumhurbaşkan adayı Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan için bilgisayar merifeti ile hazırlanmış o kadar etkileyici ve büyüleyici seçim reklamlar var ki, insanın nutku tutuluyor.  O reklamı izleyenler, Tayyip’e oy vermeyeceklerse de verirler sanırım.
Herhalde reklam konusunda en etkili reklam filmini hazırlatan diğer aday da, CHP adayı Muharrem İnce’dir.  Onun görsel seçim görüntüleri Recep Tayyip Erdoğan’a yetişmese de, yine etkilidir diyebilirim.
İsterseniz bir de KKTC’de yaşayan ve oy kullanan TC vatandaşlarının oy verme işlemine bir bakalım...
Türkiye dışında yaşayan vatandaşlar da oylarını kime vereceklerine çoktan karar vermişler ve oy vermek için kararlaştırılan Lefkoşa’nın TC Büyükelçiliği binası bahçesinde kuyruklar oluşturacak sıralar meydana getirmişlerdir.
Galiba TC vatandaşları bizden daha duyarlıdırlar oylarını kullanmak için.  O nedenle genci ihtiyarı, çoluklusu çocuksuzu o kuyruğa girip, sabırla ve tahammülle sıralarını bekleyip oylarını kullanmışlardır.
O insanların çektikleri işkenceyi görünce şu soru gelmiştir aklıma.
“Bu işi bir haftaya yayamazlar mıydı?”
Bilemiyorum.  Belki seçim kuralları onu gerektiriyordu.
Yani anlayacağınız seçime iki gün kala hayli hareketli günler ve saatler yaşıyoruz ve yaşayacağız da.
En önemlisi, gerek Türkiye’de, gerekse KKTC’de yapılan seçimlerin toplum ve halk için hayırlı 
olmasıdır.