Nedense insanlar seçim havasına girince, kendilerini ertesi gün seçilmeyi hayal ettiği koltukta görmeye başlar.  Habluki gerçeğin özü, seçmenin ta kendisidir.  
Mesela yerel seçimlerde bayağı aday bolluğu var.  Yüksek Seçim Kurulu çarşaf çarşaf aday listelerini yayınlıyor.  O listeleri incelediğinizde ne insanlara rastlarsınız, herhalde siz de bunun farkındasınız. 
Hatta o listede görüp de şoke olduğunuz isimleri okuyunca, “Bu adam neyine güvenerek aday oldu?” sözlerini de sarfetmekten geri kalmazsınız.
Bu, insanları küçümseme değildir.  Bir toplum bireyinin aday olabilmesi için evvela kendisinin toplum içindeki yerini bilmesi lazım.
Bir insanın kendi toplumunun içindeki yerini bilmesi veya bilememesi için üzerinden hayli yıllar geçmesi lazım.  
Yani bir bireyin kendine olan güveninin tam olması lazım ki toplum önüne çıkabilsin.
Halkın önüne çıkacak kişi veya kişilerin onurlu, ahlaklı, oldukça eğitimli, saygın ve dürüst olması lazım.  Bu da yetmez.  İnsan ilişkileri çok yüksek olması gerekir.  Mükemmel duruşu ile halka güven vermelidir.  Dahası, özel hayatında hiçbir pürüz olmamalıdır.  İş hayatı da başarılı geçmelidir.  Aile yapısı içinde eşi ve çocukları da onun tamamlayıcıları olmalıdır.  İster kadın olsun, ister erkek...
Halbuki bazı adayları ciklet gibi millet ağzında çiğneyip çiğneyip duruyor.  Niçin?  İşte o sözünü ettiğim haslet yoksunluğundan ötürü.
Halkçılık mı?
Evet halkçılık da çok önemlidir seçilebilmek için.
Öyle adamlar var, seçime katılmaya karar verdiğinde ilk kez boynuna kravat takmaya başlar.  Hatta sakal traşını da her gün yapmaya başlar diyebiliriz.  Unuttuğu kahveleri, kulüpleri, eski dostlarını, toplum birimlerini bu zamanlarda hatırlar maalesef.
Bazı partiler böyle seçimlerde aday bulmakta zorlanınca, dolduruşa gelen bazı kişileri “dolgu malzemesi” olarak kullanırlar maalesef.  Halbuki yazık değil mi o ademın emeklerine ve paralarına?
Hani “Kendini seçimlere hazırlama” dediğimiz şeyin yolu, birinci olarak aday olduğu kendi partisinden geçer. 
İkincisi da ülkenin medyasıyla çok iyi geçinmesinden ve bilgi akışından.  Şayet milletvekilliği veya yerel seçimleri kafanıza koymuşsanız, mutlaka kendi seçim planınızı da yapmış olmanız lazım.
Partinizin çeşitli organlarında yer alacak, kilit ve dişli adamları tutacak, parti içinde bütün dengeleri sağlayacak, sonra da havayı koklayacaksınız.  Zaten sizin davranışlarınız ve faaliyetleriniz sizi bir yere gelince ele veriyor.  İnsanlar bakarlar...
“Haaa...  Filan adam yerel seçimlerde veya genel seçimlerde aday olabilir.  Davranışları onu gösteriyor” derler hatta.
İşte sözünü ettiğim husus odur.  “Seçmenin adayı, adayın da seçmeni iyi okuması” meselesi.
Deneyimli politikacıları inceleyiniz, ağızlarından kerpedenle bir laf alamazsınız.  Şayet bir grupta birisi için aleyhte yorum yapılmışsa, o deneyimli politikacı ağzını bile açmaz.  Hani derler ya...  “Söz gümüzse, sükut altındır” diye.
Gerçekten adaylar bu dönemde çok dikkatli olmalıdırlar.  İster düşmanınız olsun, isterse dostunuz. Mutlaka ama mutlaka, kardeşiniz dahi olsa karşınızdakine, kesinlikle kimse hakkında menfi yorum yapmayınız.
Galiba siyasetin en birinci anahtarı fazla konuşmamaktır.  Haklı da olsanız susmayı yeğleyiniz.  Aksi takdirde sizin siyasi hayatınızın sonu olabilir.
Böyle zamanlarda sivrilmiş adaylar için türlü balonlar uçururlar.  Olmadık çamuru atarlar, sonra da çıkar çıkarabilirsen o çamurun izini.
Özellikle bu çamuru, yukarılarda olan “büyük adamlar” atar benimsemedikleri veya kendileri ile aynı frenkansta olamayacağını düşündükleri adaya.
Hani “demokrasi” derler ya...  Bilmez misiniz ki hepsi palavra.  
Demokrasinin de tek dişi kaldı.  “Demokrasi” diye diye millete kan kusturan ne politikacılar gördü bu toplum.  Demokrasiymiş... Hadi anım siz de.  
Demokrasi sözcüğü, bazı madrabazlar için sadece bir anahtardır.  Bütün seçim meydanlarında ağızlarından düşürmezler “demokrasi” kelimeciğini ama gerçekte demokrasiyi katledenler o türdeki politikacılardır maalesef.
Kısacası son söyleyebilieceğim de şudur:
Bütün adaylar seçmeni iyi okusun, çünkü seçmen adayları çok iyi okuyabiliyorlar.  Daha ne diyelim ki.... Seçim yani...