Siyasal tarihimiz oluşurken, sık sandık kurmak; yurttaşı arka arkaya siyasal propagandaya maruz bırakmak, herkes için yorucu oluyor. İfade arayışında olan da, dinlemek isteyen de yoruluyor.

Sonuç?

Sonuç pek değişmiyor, farklı noktalara veya verilen vaatlere ulaşmakta siyasal kurumlar aracılığı ile toplumun varması güçleşiyor, karşılıklı sorumluluk alanları ve güven bunalımı tartışmaları nüks ediyor.

Okul Kaptanlığı Seçimleri, Çocuk Meclisi Seçimleri, Kulüp Başkanlığı Seçimleri... Yerel Yönetimler – Mahalli Seçimler, Genel Seçimler, Ara Seçimler,  sıradaki? Nisan! Temmuz, Eylül...

İstikrar! Aynı kararda, biçimde sürme, kararlılık, stabilizasyon.

İstikrarlı devlet tarım politikaları,

İstikrarlı vergi beyan kültürü...

Neden hükümetlerden, devlet adına tarımda istikrarlı politikalar bekleriz?

Rekabetçi olabilmek için.

Dengeli üretmek için.

Sürdürmek için, Karlı olabilmek için!

İktisadi ilimin, temel soruları; kimin için, ne kadar, ne üreteceğiz konularında, devlet ile üretmek isteyen arasında “mutabakatın” sağlıklı varolabilmesi için İSTİKRAR şart.

Her alanda olduğu gibi, hükümet programları veya uluslararası protokoller açısından da uygulama kararlılığı, yani istikrar zaafiyetimiz olduğu açıkça ortada.

Üç aşağa beş yukarı isim bazında “istikrarlı” bir parlamentoya sahibiz! Çok sık sandığa gidiyoruz, ancak aynı oranda “yeni” isimleri mecliste görmüyoruz.

Siyasetin sandığa vaadettiği ile sandığa gidenin beklentileri çoğunlukla tatminsizlikle sonuçlanıyor. Temel yaşam hakları, anayasal düzenin uygulanması ve eşitlik ilkesinin korunması yanında, vatandaşın, ekonomik darlığın aşılması konusunda önemli beklentileri vardır. İnsanımızın, “alım gücünün” İSTİKRARA kavuşma beklentisi toprağı, vatan görmekle alakalıdır ve haklıdır.

“Toplumsal Seferberlik” denildiğinde, özellikle “orta direk, emekçi ve kırsal kesim” hierarşik mali, özverinin olması gerektiğini düşünüyor! Doğrudur da! Az dan az, Çoktan çok! Devletin, okul, yol, hastahane, teknoloji  vb. Yatırımları çağdaş normlarda yapabildiğini söylemek pek mümkün değil!

Tüm bu yapısal ve finanasal sorunların, KKTC için çözüm formülünün, kanaatkar bir “toplumsal kararlılık” olduğuna inanıyorum!

Ve “Toplumsal Seferberlik” salt ekonomik öykünme temelinde, “yukardakilerin” ekonomik feragatı olarak, “aşağıdakilere” “çerez” dağıtmak olarak algılanmaması gerektiğine inanıyorum;

Seferberlik!

Toplumun nasıl bir gelecek beklentisinin “ortak hayali” olarak algılanmalıdır.

Seferberlik!

Toplumun kısa – orta vadede hangi hukuki düzende, ne kadar eşit, üretken ve özgür var olabileceğinin planlamasını yapmasıdır.

Seferberlik!

Siyasi kurumların, toplumun varoluş nedenlerini ve hayallerini, hedefleri ile sahada ve pratikte, kağıda döken, hayata geçmesi için rasyonel çözüm üreten, ete kemiğe büründüren kurumlar halini almasıdır.

Toplumsal Seferberlik,

“Toplum Liderliğinin” yani en üst temsiliyetin, tüm bunların yaşama geçmesi için motivasyonu başlatan makam olmasıdır.

Kısacası;

Siyasetin ve toplumun “yeniden” şekillenmeye başlayacağı ikibin yirmi yılına ilk önce;  Cumhurbaşkanlığı / Kıbrıs Türk Toplum Liderliği seçim yarışı ile merhaba demiş bulunuyoruz.

Bu seçim, “Müzakereci” seçimi olmayacaktır.

Bu seçim, “Toplumsal Seferberliğe” İSTİKRARLI LİDERLİK yapabilecek, yol göstericinin seçimi olacaktır.