Milli mücadelemizin kahraman mücahitlerinden şehit Hüseyin Ruso’nın kemikleri, Bakanlar Kurulu kararı ile gömülü olduğu yerden çıkartılıp devlet töreni ile şehit olduğu noktaya gömülecek.
Böyle bir mücahitin aziz hatırası ve geçmişi çok önemlidir.  O bağlamda yeni gençlerin okumaları için yazıyorum, bugünkü yazımı.  Hani “Birleşik Kıbrıs” maskaralığı ile aldatılanlar için...
Evvela Hüseyin Ruso ve onun gibi kendini vatanı için feda edenlerin, neden kendilerini feda ettiklerine bakmak lazım.
EOKA’nın faaliyete geçiş tarihi 1 Nisan 1955’tir.  TMT’nin kuruluşu da 1 Ağustos 1958’dir.  Yani EOKA’nın kuruluşundan tam üç yıl sonra.  Lakin milli dava ve düşmana karşı mücadele anlamında olaya baktığımızda, TMT öncesinde başlayan ilk kıvılcımlar, ilk ateşler ve ilk ölümüne mücadeleci gençler olduğunu görürüz.  VOLKAN ve KARAÇETE gibi küçük küçük mücadele örgütleri, esasında TMT’ye zemin hazırlayan güçlerdi.
Şehit Hüseyin Ruso’nun yüksek öğrenimini bitirip beden eğitimi hocası olarak kamu görevinde işe başladığı zamanlarda TMT kurulmuştu.
Onunla birlikteliğimiz, benim altı aylık ortaokul sekreterliğim dönemine rastlar.  Haydarpaşa Ticaret Lisesi’ni bitirince Bayraktar Ortaokulu’nda sekreter olarak görev almıştım.  İşte o dönmede tanımıştım rahmetliği.
Hüseyin Ruso, yaz kış, mesleği icabı hep beyaz pantolon ve beyaz tişört giyerdi.  Vücudu Trapez akrobatları kadar biçimli, omuzları geniş, beli ince ama bazuları çok güçlüydü.  Nerdeyse yüzünden kan fışkıracaktı.  İki elmacık kemiği her zaman kıpkırmızı, saçları ise fırça gibiydi.  Yani anlayacağınız tipi farklıydı, alışılmış tiplere göre.   Kışın ortasında bile kazak giydiğini pek hatırlamıyorum.
O da, diğer mücahit arkadaşları gibi silahını aldığı gibi Küçükkaymaklı’da savaşmaya gitmişti.  Maalesef o çarpışmalarda şehit olmuş ama uzun zaman cesedi bulunamamış, yıllarca adı “Kayıplar” listesinde kalmıştı.  Bunu sorguladığımızda, o ölüm kalım günlerinde kurşunlar altında şehitleri ve yararlıları toplamak çok büyük bir tehlike ve riskti.  Yıllar sonra kemikleri Tekke Bahçesi’ndeki şehitlikte bulunmuştu.  Tahmin ettiğimiz gibiydi olay.  Yapılan DNA sonuçları bize, Tekke Bahçesine gömülen “meçhul askerler” olarak tarihe geçen mücahitlerin toplu definlerinde veya bireysel definlerinde Hüseyin Ruso’nun kemiklerinin de orada bulunduğunu söyledi.
Rahmetli kardeşi Salih Ruso, onun adına bir anıt dikilmesi için çok mücadele vermişti.  O uzun mücadele sonunda Muhtar Yusuf Galeria’nın tam karşısındaki o kavşağa, “Şehit Hüseyin Ruso Anıtı” dikildi.
Son romanımda ona da yer vermiştim.  Sırf onun anısını tarihe mal etmek ve o günlerde yaşanan acı olayları halkımıza ve yeni gençlerimize anlatmak için yazmıştım.
Salih Ruso’nun başlatmış olduğu mücadele semeresini verdi.  Tabii ki onunla sahalarda  top koşturan futbolcu Ali Zeybekoğlu da bu işin mücadelecilerindendi..
Gerçekten Bakanlar Kurulu’nun böyle bir karar alması çok anlamlıdır.  En azından ailenin ve onun ruhunun rahata kavuşması sağlanmış oldu.
En büyük dileğim, onu son mezarında ziyaret etmek.
“Son mezar” dediğim yer, onun şehit olduğu ve gömüleceği yerdir.
Şehit Hüseyin Ruso’nun mezarlık dışında bir yere gömülmesi kararı, bence ilk değildir.  İlk aklıma gelen kişi, Şeyh Nazım’dır.  Onun naaşının Lefke’deki dergah bahçesine gömülmesi konusunda müritleri harekete geçmişler ve bunu başarmışlardı.  Şimdi de Hüseyin Ruso...
Malum Küçükkaymaklı en büyük göçün yaşandığı bir bölgeydi.  21 Aralık 1963 olaylarında evleri Rumlar tarafından yakılan ama mücahitlerimize orada barınma imkanı vermeyen o amansız çarpışlamar sonrasında o bölge tamamen boşaltıldı ve 1974’e kadar Rumların kontrolunda kaldı.
Yeni gençlerin bilmedikleri bir hususa daha değinelim...
21 Aralık 1963’ten, 20 Temmuz 1974’e kadar biz Türkler oraya tek bir adım atamamıştık.  O bölgeye baktığımızda mavi Yunan bayrağının dalgalandığını görürdük.  Bunun yanında sınırlara dizilen variller ve kum torbaları bizim hayatımızın garantisiydi.
Rahmetlik Denktaş Bey savaş sonrasında bölgeyi gezdiğinde askeri makamla istişare ederek bölgeyi korumaya aldırmış ve adeta “Acılar Müzesi” olarak nitelendirebileceğimiz Küçük Kaymaklı’da Rumlar tarafından yakılıp yıkılan Türk evlerini, gelen giden yabancı diplomatlara gösterirdi. Yabancı diplomatların o gezilerden çok etkilendiklerini anımsıyorum.
Şimdi düşünüyorum...
Madem bölge bizim kontrolumuzdadır, madem Şehit Hüseyin Ruso’nun mezarı oraya nakledilecektir, artık o bölge de halk tarafından ziyarete açılmalıdır diye düşünüyorum.
Elbette ki Rumlara komşu olan sınır hatlarımız korunmalıdır.
O bağlamda Şehit Hüseyin Ruso’nun kabir naklini vesile ederek, yeni gençlere “Buralara kolay gelmedik” demek istiyorum.