Bir ev gibiydi Lefkoşa.

1963 Aralık ayından 1967 yılına kadar tek bir ev gibiydi.

Lefkoşalı olduğum için Lefkoşa dedim yoksa Mağusa da öyleydi Baf, Limasol ve İskele de.

Köyler de öyleydi. Sokaklar hepimizindi evler de.

Babalar dedeler ağabeyler  amca dayılar hepsi siperlerdeydi. Siperler onların eviydi Lefkoşa kadın ve çocukların.

65-66 yıllarında yaşı 15 i tutanlar da siperlere gittik gönüllü, bölük olmuştu siperler, 11. Bölük, 22. ,33. , 99. a kadar, onar onar gidiyordu ha bir de Destek, Yıldırım ve Bando Mızıka vardı, asalı sopalı Sonal’ıyla. Sonal Andız.

Lefkoşa dediğim,  Çocuk Bahçesi ( şimdilerde Çağlayan park ) ile Lokmacı Barikatı arasında ve Çetinkaya Klübü ile Tanti’nin hamamı arasına sıkışmış bölge. 63 Aralığından birkaç ay sonra Çağlayan ve Köşklü Çiftlik de katılmıştı dünyamıza.

Evet, Küçük Medrese sokak 12 nolu evden çıkıp da hangi yöne 500-1000 adım yürüsen sonlanacak bir dünyaya hapsetmişti bizi,  KC nin Enosis yeminli Cumhurbaşkanı Başpiskopos Makarios.

Elde avuçta ne varsaydı onunla idare edildi aylarca.

Kızılay yardımları yetişti imdada 3-5 ay sonra, şeker bulgur pirinç un makarna nohut konserve,  Anavatan’ın gücü neyseydi onlar ve gayet lüks olarak da şimdilerde Maliye Bakanlığı olan binalar topluluğunun yerinde olan Buzhane- Buz Fabrikasından,  BM ye bağlı Finlandiya askerlerinin de göz yumması ile 55. Bölük mücahitlerinin ganimetlediği malzemelerin dağıtılması.

Mercimek çorbasının tek başına akşam yemeği olduğu, aileleri doyurduğu aylar yıllar yaşadık hep beraber.

Böylesi bir beslenme zorunluluğunu özlüyor değilim,  özlediğim o yıllardaki sabır ve dayanışmamız, kendimize olan inanç ve güvenimiz.

Ne günlerden geçtik de geldik.

Kendimize güvenelim ve birbirimizi sevelim.

Mercimek çorbası,  geceleri kış geceleri tek başına öğündü dedim ya, kavrulmuş nohut, karasacda kavrulmuş nohut ve kabuklu kuru bakla da yemişti.

Ve kuyruk yağlı muluhiya ile tavuklu makarna ya da fırın makarnası ağır yemek ve evlerin büyük çoğunluğunda gaz ocağı yoktu, ayda bir yapılabilirseydi fırın makarnası ile fırında patates Asma Altı fırınında ya da Yenicami’deki Kısmet fırınında yapılırdı.

Fin Askerleri bize karşı çok çok iyi idiler, arkadaş da olmuştuk.

Sina mina üstava derdik Fin askeri gördüğümüzde, sen ben arkadaş demek.