Halkın Partisi (HP) almış olduğu kararla son seçimlerde milletvekili seçilen üç siyasetçinin sine-i millete gitmesine dair karar üretti. 

            HP’nin böyle bir zamansız kararı neden aldıklarını anlamak mümkün değil.  İnsan bir an için düşünüyor.  Üç milletvekili bu kadar bir karmaşanın içinde meclisten istifa etseler ne yazar, istifa etmeseler ne yazar?

            Halbuki halkın oylarıyla meclise giren her milletvekili halkın istek ve iradesiyle seçilmiştir.  O bağlamda bir partinin milletvekili veya milletvekillerinin sine-i millete gitmesinin biraz da seçmene hakaret niteliği taşımıyor mu?

            Halk neden gönlünden geçen adayı seçer?  Kendisini mecliste temsil etsin ve onun sesi ve kulağı olsun diye.

            HP’nin üç milletvekilinin istifaları, meclisin salt çoğunluğu ile onaylanması lazım.  Aksi takdirde görevlerine devam ederler.

            Halkın Partisi’nin ilk kuruluş yılını anımsıyorum. Kamuoyunda oluşan güven, nerseyse tek başına iktidara en yakın parti gibi bir görünüm veriyordu.  HP her seçimde kan kaybetti. Şimdi de damarlarındaki son kanı harcamak niyetindedirler, anladığımız kadarı ile.

            Diyelim ki sine-i millete gittiler.  Diyelim ki meclisten onay aldılar ve meclis dışına geçtiler.  HP’li milletvekilleri veya partileri sanırlar mı ki mecliste verdikleri ses kadar dışta daha güçlü ses verecekler ve kamuoyunu etkileyecekler?

            Bu mümkün değil.

            Şayet yaşanan krizleri bahane ederek CTP ile HP bir mutabakata varır ve toplu halde sine-i millete giderlerse işin rengi değişir, o zaman diyeceğimiz olmaz.  Geçmişte bunu yaşamıştık.

            Geçmişte CTP ile TKP sine-i mkillete gitmişler, onlardan boşalan sandalyelere, erken seçimle UBP oturmuştu.  Yani muhalefetsiz bir siyasi görünüm ortaya çıkmıştı.  Gerçekten o durum, bütün insanları rahatsız etmişti.  Neticede erken seçim kararı alınınca yeni bir tablo çıkmıştı ortaya.  Ama şimdi öyle bir durum söz konusu değil.  Halkın Partisi sine-i millete gitmekle hangi gücüyle mücadele edecek?

            HP’nin sine-i millete gitme kararına bütün partilerden tepki geldi.  Özellikle CTP kanadından çok büyük tepki geldi.  YDP de tepkisini ortaya koydu.  UBP de eleştirdiğine göre, bu iş orada kalır herhalde.

            Sine-i millete gitmeye karar veren milletvekilleri mecliste onay alırlarsa, Anayasa’nın ilgili maddesine göre ara seçimle o üç sandalye için seçim yapılması gerekir.

            Onlardan boşalacak sandalyelerin tümünü UBP veya CTP alacak.  Veya paylaşacaklar.  Boşalan sandalyelere UBP yerleşirse meclisteki konumunu güçlendirir.  CTP’den seçilirlerse, hükümet kurma şansları pek olmaz da yine memlekette siyasi kaos yaşanır.

            Bizim haddimize değildir “Oturun oturduğunuz yere.  Çılgınlık yapmayın arkadaşlar” demek.

            HP’liler zannederlerse ki sine-i millete gitmekle toplumdaki imajları güçlenecek veya  ileriye yönelik güçlü bir siyasi ranta sahip olacaklar, yanılıyorlar.  Yukarıda ifade ettiğim gibi.  Evdeki hesap çarşıya uymaz.

            Şu bir avuç ülkemizde boyumuzdan büyük sözler ederiz ve dudak bükeriz. 

            Bu halk aptal mı sine-i millete giden bir partinin arkasından koşsun? Aptal değil, akıllıdır halk.

            Bir de şunu düşünüyorum...

            HP’nin tabanı bu karar için ne düşünüyor?  Tümü de “Vallaaa en doğru kararı aldınız” mı derler. Hiç sanmam.

            Bir partide istikrar olmalıdır.  Akan suyun sesine kulak vermek de bir erdemdir.  Hani derler ya, toz duman içinde gazel okunmaz diye.  Bence şu anda HP’nin yaptığı de budur ve kamuoyunda kabul görmeyecekti.

            Bekleyip görelim bakalım şu sine-i millet meselesi nasıl sonuçlanacak.

            Esasında son erken genel seçimlerinde HP’nin daha fazla milletvekili çıkarmasını beklerdik.  Bir yerde kamuoyu hayal kırıklığına uğradı denebilir.  Demek bir yerde bir hata vardır partinin duruşunda.  Kamuoyunda prestij kaybetmesi de cabası.  O bağlamda bu arkadaşlar şapkalarını çıkartıp önlerine koysunlar ve şu soruyu sorsunlar:

            “Biz neden bu kadar küçüldük?  Biz neden sine-i millete gidiyoruz?” 

“Sine-i millete gitmek bize ne getirecek, ne götürecek?”

İşte sorgulanması gereken de budur.