Geçmişte bu ve buna benzer görüşler atılmıştı ortaya. “Bütün siyasiler meclise girerken, mutlaka mal beyanında bulunmalıdır” denmiştir. Lakin gelmiş geçmiş bütün siyasiler bunu pek de uygun bulmamışlardır nedense.
Yeni anayasal değişikliklerden de bu madde çıkmış. Eski uygulama ne ise, yeni uygulama da öyle olacak. Yani her zamanki gibi hiçbir milletvekili mal beyanında bulunmadan siyaset yapmaya devam edecek.
Esasında siyasette her zaman kullanılan tek bir kelime vardır. O da “ŞEFFAFLIK” kelimeciğidir. Bunun yanına bir de şu “DÜRÜSTLÜK” kelimeciğini eklediğimizde, onun adı, “ŞEFFAFLIK ve DÜRÜSTLÜK” olur.
Sanırım bütün dünya siyasilerini takip edenler, birçok devlet adamı veya başbakanların ne kadar büyük rüşvetler yediklerini, ne vurgunlar yaptıklarını görmüşlerdir. Mesela Filipinler’in Marcos’u var. Çekoslovakya’nın bölünmediği bir dönemde Çavuşesku’nun vurgunları da ayrı bir konu. Hatta bazıları idam edilmişler veya ağır hüküm giymişlerdir.
Kimi insanlar siyaseti bir rant olarak görür ve ilerideki siyaset sürecinde vurgunları düşünür. Bir siyasetçi hiçbir zaman “Ben temizim veya kirliyim” demez. Sadece sessizliğini korur. Ara ara temiz siyasetçiler çıksa da, o temiz siyasetçilerin nedense ömürleri pek uzun olmaz. Ya siyaset dönemlerinde vurgun yapmayı bilmezler, ya da siyasetin kirliliklerine tahammül edemezler.
Ne kadar çok temiz insan siyasetin kirliliği nedeniyle siyasetten soğumuş ve toplumdaki onurlu duruşunu sürdürmüştür.
Siyasette “ezenle ezilen” vardır. Birisi lüks içinde bir yaşam sürer, öteki de sıkıntılar içinde ayakta durmaya çalışır.
Fransız İhtilali’nin ünlü kralı XV:Lui’nin karısı Marie Antuanette’e şöyle demişler:
“Kraliçem, halk açtır. Ekmek bulamıyor. Lütfen halkınızı düşünün.”
Kraliçe de onlara şu yanıtı vermiş.
“Ekmek bulamazlarsa pasta yesinler.”
İşte fakirle zenginin, gerçekle yalanın görülür bu noktada. Zenginin ne umurunda fakirin bir lokma ekmeği yoktur diye. Lakin Fransız İhtilaline sebep olan nedenlerin kökünde de fakir halkın isyanı ve kralla kraliçenin lüks hayatı yatardı. Ezenle ezilenin çatışmasıydı Fransız İhtilali.
Modern çağımızda krallar pek yok ama, büyük vurgunlar yapan nice siyesiler vardır. Özellikle Türkiye siyasetinde son zamanlarda buna pek rastlamışız.
Yeni anayasa düzenlemesinde bu madde neden kalktı anlamış değilim. Halbuki özellikle koalisyonun büyük ortağı CTP-BG geçmişte bu konuda epeyce çıkışlar yapmışlar ve bayağı kamuoyu oluşturmuşlardır. Hatta kendi gazetelerinde eşdeğerden vurgun yapan siyasilerin belgelerini çarşaf çarşaf kamuoyunun önüne sermişlerdir. Onlar da çark ettiler anladığım kadarı ile.
Halkın yeni anayasal değişiklikleri hazmettiğini sanmıyorum. Tıpkı Annan Planı’ndaki gibi yüzeysel yorumlarla bu konu da kamuoyunun önüne konarak, “Anayasal değişikliği onaylayınız” diyorlar.
Bana bir gün bir yayınevi mikrofonunu ve kamerasını yönelttiğinde, “Şu anda yeni anaysal değişikliğe ne evet, ne de hayır diyebilirim” demiştim. Yine düşünüyorum. Evet mi, hayır mı?