Zamansız çilek mi yemek istiyorsunuz. Afiyet olsun. Sait Faik bir şiirinde “kiraz mevsimi para kazanmak mevsimi değil”der, aşk mevsimidir. Çilek para kazanmanın nesnesi olduğu gün kendi öznesini kaybetmişti. Bilirim umurunuzda değil çileğin öznesi  amma paranın da umurunda değilsiniz siz. Nasıl bir dünyada yaşadığınızın farkında mısınız. Ya sizin bu dünyanın bu kadar kötü olmasındaki dahliniz, sorumsuzluğunuz ne kadar acaba. Neyi seçiyorsunuz rahat ve huzurlu olmak için. Eskiden hurma dalları vardı, yüksek tavanlı odalarımızın köşelerindeki örümcekleri almak için kullandığımız. Eskiden başka şeyler de vardı. Ev işlerini yapmak için makineleri yoktu nenelerimizin, annelerimizin, teorik olarak ev işleri dediğimiz işlerin bitirilebilmesi için daha çok saate ihtiyaçları olduğu varsayılırdı, bütün işler makinelerle yapılmaya başlandı, tencereler düdüklendi, pencereleri uzaktan kumanda ile açıp kapamak olası hatta sarımsak, soğan doğrama, taze fasulye ayıklama, dolma sarma makinesi bile icat oldu ve fakat ev işleri denen işler için harcanması gereken saatler azalmadı gitti. Neden acaba derken temizlikci kadınlar icat ettik gene de olmadı. Bazı kadınlar eve hapsedilmek istemedikleri için iş hayatına cumburlop atlayıp da kadın erkek eşitliği ya da ayniliği konusunda önemli mesafeler aldıkları zehabına kapılarak erkek egemen toplumla entegre olurken, ayni kadınların onları hapseden ev işlerini yapmaları için kadın tutmalarına nasıl bir açıklama getirecekleri hiç de merak konusu değildir. Buzdolabı, yemekler dökülmesin,kokmasın ihtiyacı ile icat edilmişken onları deep freez haline getiren doğal bir ihtiyaçtan söz edebilir miyiz. Şimdi tarihte görülmediği kadar çok besin çöp tenekesini boylamıyor mu. Serinletici olsun diye icat edilen klima cihazlarının, sıcakların mevsim normallerinin çok üstünde seyretmesindeki payları ne kadardır. Yeni bir hayatı düşünmeye hazır mısınız. Yeni bir hayat dediğim şey çok da yeni değil aslında, çocukluğunuzda, yüreğinizde, artık unutasınız diye sistemin her türlü ambalaj ile size sunduğu düzenin bir gün öncesinde saklı. Hani gerçek ihtiyaçlarınız vardı bir zamanlar. Hani kış günlerinde dondurma çekmezdi canınız ve yazın kavurucu sıcaklarında heryer bütün dükkanlar kapalıydı öğle sıcaklarının 1- 4 arasında. Hani serinlemek için, yüzmek için denize gidilen günler vardı ya işte o günler. Bir sorun kendinize nasıl bir ihtiyaçtır deniz dibindeki eve yüzme havuzu yapmak. Kim tartışabilirdi süs balıkları ile şenlendirilmiş küçücük bahçe havuzlarını. Lefkoşanın feci sıcağında yapılsa bari devasa yüzme havuzları, hayır ille de Girne’ye ille de Mağusa’ya neden. Neden iki kişinin yapabileceği kitabet işlerini 20 kişi hem de ek mesai ile yaparmış gibi idare ederken sendikalar da idare-i maslahat ettiler üyeciklerini.. Hangi sendika ne zaman üyelerine, halka ve işlerine dair sorumlulukları olduğunu hatırlattı. Hangi kazıkçı üyesini deşifre edip cezalandırma yoluna gitti, ticaret odası ya da esanaf zenaatkarlar birliği. Hangi örgüt üyesi örgütünün yanlışını tartıştı. Yıl 12 ay üzüm yemek hoşunuza gitti Onun bir bedeli vardı. Ödüyoruz. Tekrar söylüyorum. Hiçbir sendika başkanı Başbakan Tufan Erhürman’dan daha yurtsever daha barışçı değildir. Ve gördüğüm kadarı ile Başbakan kimseden daha yurtsever olduğunu sloganlaştırmadı. Diyor ki el ele verelim. HAYIR diyorsanız, deyiniz keyfinize kahya yok ve sorumluluk duyugusu kimseye dışardan enjekte edilemez. Yoksa yoktur.