Kendi maviniz var mı.

Hangi yeşil sizin.

Yoksa mavi yeşil kırmızı yer ve gök hep aynı ve herkesin mi sanıyorsunuz.

Kendine özgü sesi sözü olmayan kaçınılmaz bir şekilde birey olur.

O,  Ali, Andreas, Arthur değil bireydir kola şişeleri gibi şişelerden biri, ya da arı kovanında birey, kitlenin içinde ve hamurkâr onu yoğuracak keyfine göre pişirecektir.

Hamurkâr ondan francalalar, sanduviç ekmeği ya da pide, lavaş yapacaktır.

Oy alacaktır ondan.

Kendi moru, turuncusu olmayanın kendi sözü sesi olur mu.

Benlik geliştirme diye bir şey vardı globalizme kadar.

Her bir insan kendi benini oluşturma ihtimaline şansına hakkına ve mücadelesine ulaşabilirdi.

Kendi ayağı vardı her bir insanın başka insanın ayağına benzemeyen ve kunduracılar her bir insanın ayağı için kundura-ayakkabı yapardı alıp ölçüleri, hatta hiçbir sol ayak birlikte yaşadığı sağ ayağın aynısı değildi.

Globalizm markayı icat etti ve tapınır etti bireyleri markaya.

Yüz bin kişi bir meydanda toplaşsa miting protesto için bu ne demekti eskiden ne demektir şimdi.

Yüz bin çift aynı marka ayakkabının içindeki, yüz bin aynı marka PARKAyı giyen bir bireyler toplanmasına kitleden başka ne diyebilirsiniz ki.

Yüz bin -ben-den oluşan insanlar topluluğunu idare etmek-yönetmek yönlendirmek mi  dediniz, düşünün derim.

Benim başkasının mavisinden, morundan farklı, bana özgü mavim, sarım morum var diyen yüz bin kişiye aynı sloganı attırabilir mi şef-patron- başkan- şah padişah ve imparator.

Aynı PARKA giymiş yüzbin bireyden kitle olur ancak ki yönetmesi yönlendirmesi çok çokk kolaydır.

Boşuna mı padişahın ‘’ BENİM halkım- BENİM bakanım- BENİM askerim’’ demesi.

O , bencil bir bendir ve oyunu aldıklarını da birey etmiştir kendine ki nerdeyse köle ve al sana kitle ki hamur, sloganlarınla yoğur