Ambalaj çağını yaşıyoruz desem yeridir.

Ederi şeylerin ambalaj ile ölçülüyor.

Ambalajsız bir angelina joe’nin ederi iki para bile değildir  Brad Pitt’in gözünde ve de BM’in gözünde.

Üç paralık bir bisküvi albenili bir ambalaj ile otuz, hatta kimi zaman üç yüz para ile satılıyor.

Evinde bir başına dantel ören bir kadın, bu danteli kendi yaratmış olsa bile bırakın önemsenmeyi, aşağılanır bile ‘boş işlerle’ uğraştığı için ve fakat benzeri bir bayan ‘ herkes için sanat’ ambalajı ile eşi benzeri orta avrupa’da yığınla çoğaltılmış olan pestenkerani bir şey ( evet şey ) üretince el üstünde tutuluyor örgütlü toplum tarafından, alkışlarla karşılanıp rezidanslara buyur ediliyor.

Kırk solcu kırk solcudur da,  bu kırk solcu bir örgüt ambalajının içinde başka bir edere kavuşuyor, bu eder dört yüz alkış da olabilir dört bin oy da. Kırk solcu için geçerli olan bu hikaye, seksen sağcı için de geçerlidir hem de fazlası ile.

Ah ambalaj olmasaydı da görürdük o Christian Dior elbiselerini de Coco Chanel abiyelerini de.

Amabalajı ile satan, satılan, alınan her bir şey uzun erimde insanlık düşmanıdır ve bu ambalajların son zamanlardaki adı da marka / markalaşmak olmuştur ki, Doğancı ve Beyaramudu patateslerinin tadı ve kalitesinin yanına bile yanaşması mümkün olmayan bilmem ne patatesleri çips adı altında ve bilmem ne markalı cancanlı ambalajları ile kırk gramı on türk lirasına satın alınıyor ürettiği patatesleri kilosu en çok üç liraya toptan satabilen Beyarmudulu ve Doğancılı çiftçiler tarafından.

Ambalaj çağının gerçekleri bunlar.

Bir de toplumsal ambalajlar hakkında düşünürsek.

Devlet kapısında memur olmak bir ambalajdır mesela, bu ambalajın içine girenler hangi işin, işlerin mecburlardır ve o mecburiyetler ne ölçüde hakkıyla yerine getirilmektedir.

Memur kelime anlamı olarak mecbur olan, mecbur edilen, görevlendirilen anlamına da gelmektedir ve bir düşünelim bakalım, devletin en yüksek memuriyeti olan Başbakan’dan başlayarak kademe kademe aşağıya doğru bu memur ambalajının içindekiler mecbur oldukları işleri ne kadar yapıyorlar.

Vergi memuru ne kadar başarılı işinde ve bunca yolsuzluk söylentileri varken hukuk ambalajı, savcılık ambalajı, başsavcılık mecburiyeti ne alemde.

Siyasi parti ya da kendi deyimleri ile STÖ ambalajları içine doluşmuş olanlar ne edip ne eyliyor.

Hiç olmazsa sağlığı, eğitimi istihdam ve tarımı ambalajlarından çıkarıp arazide görmek olasılığı yüzde kaç.

Yüzde yüz siyasi parti ve hükümet ambalajları içinde gününü gün edenler, soru size.