Sosyal, siyasal, ekonomik farklılıkları gözle görülebilir, icraatta elle tutulabilir olmamasına rağmen bu kadar siyasal PARTİMSİNİN ( partimsi evet çünkü hiç biri de parti özelliğini yeterince sergilemiyor) var oluşu nedendir ve içinde bulunduğumuz bu perişan hal de sonuç.

Birini diğerinden sözde ayıran tek şey de Kıbrıs sorununun çözümüne yönelik sözde farklılıklar.

Sözde farklılıklar diyorum, çünkü ne iki devletliliği savunan partilerin, devletlerden biri olan KKTC nin gelecek on yılları için planlaması var ne de federasyonu savunduğunu iddia eden partilerin Federal Kıbrıs Anayasası nasıl olacaktır diye bir fikirler dizisi.

Köylerdeki ilkokullar sözüm ona modern olacağız,çağdaş olacağız diye kapatılırken gık demeyen, üstüne üstlük de alkışlayan partimsi, örgütümsü, sendikamsılar memleketi bu gün geldiği yerden başka bir yere taşıyabilir miydi. Medyanın da umursamazlığını ve alkışçılığını unutmamalıyız.

Köylerindeki okulların kapatılmasına tepki koymayan köylüler, evlatçıklarının sözüm ona modern eğtim alacak olmasının sevindiriği olma durumu ile gün geçirirken, bu günlerin manzarasına çapları kadar imza atmıyorlar mıydı.

Tuttuğu partinin iktidarda ya da muhalefette olması ile tepki veren kitleler ve arka bahçesi oldukları partinin ve kişinin meclisteki sandalye sayısına göre eylem yapan- yapmayan sendikamsılar ile başka bir dünya olası mıydı.

Ellerimiz ve neme lâzımcılığımızla ne yaptıksa 1980 den bu yana onun sonuçlarındır yaşadığımız.

Eşel mobil konformizmi ile özel sektörde sendikasız sigortasız çalışanlar için yıllarboyunca her hangi bir örgütlenme çabası içine girmeyen, hatta bunu düşünmeyen, aklından bile geçirmeyen sendikamsılar ile varılacak yer burasıydı vardık.

Kendilerini sağda konumlandırdıklarını sanan örgütümsü partimsi ve bireyler de ayni çeşmeden keyifle içmediler mi, haksızlık, yolsuzluk, partizanlık suyunu

Beceriksizliğin simgesi olarak UBP’ni gören ve gösteren sol lafazanlıklara, söylenmesi gereken tek bir söz vardır. HEPİNİZ UBP’siniz aynı beceriksizliğin örgütümsüleri ve bireylerisiniz.

Günümüzü gün edelim düşüncesi ile geçirilen yıllar bizi bu güne getirecekti kaçınılmaz olarak. Geldik.

Düşünün bakalım, 10 yılda emeklilik maskaralığı yasallaşırken, bunun masgaralık olduğunu dillendiren, bu maskaralığa karşı direnen, eylem yapan, grev miting örgütleyen her hangi bir sendikamsı ya da partimsi var mıydı.

Emekli maaşımın, çalışan evlatlarımın maaşlarından daha yüksek olmasından hicap duyuyorum diyen kaç memur tanıdınız.

Özeti yaşadığımız bu berbat düzenin, elimizle ettik boynumuzla çekiyoruzdur.

Tarlalar ve hayvanlar köylerde iken kentlerde istihdam edilmiş olmaya itiraz etmeyen veterinerler ve ziraat mühendisleri, ülkedeki top sayısını aşan miktardaki spor akademisi mezunları, işletme fakültesini bitirip de kendi kendini ve ailesini işleten işletmeciler, sayıları sanık sayısını aşan hukuk mezunları, işte gelecek on yıl için şehirlerimiz hakkında ön görülerimiz planlamalarımız diye meydana çıkmayan mimar mühendis örgütleriyle bu güne gelecektik ve el birliği ile geldik.

Berbat bir durumda isek sorumluluk top yekün hepimizindir

Hepiniz neme lâzımcı ve gün geçsinciyiz.

İnsanlaşmaya başlamaktır yapmamız gereken.

İNSAN NEME LAZIMCI OLAMAZ, OLMAMALIDIR