Özellikle Avrupa ülkeleri veya ABD orijinli temel iletişim kitaplarında iletişim biliminin önemini vurgulamak adına, yaratılışla ilgili Hristiyanlık kültürünün temel söylemlerinde ve kutsal İncil’de yer alan “Önce Söz Vardı” ibaresine yer verilir. Burda anlatılmak istenen Tanrı’nın evreni yaratmadan önce, yani ortada hiçbir fiziki varlık yokken Tanrı’nın sözünün olduğu anlatılır. Böylece de iletişimin yaratılıştan da önce geldiğinin altı çizilerek, önemli olduğunun Biblical, yani İncil kaynaklı olarak anlatılmaya çalışılır.
Kur’an kaynaklı anlatımlarda da “önce Tanrıdan başka hiçbirşey yoktu”denilir ve şöyle devam edilir Tanrı “ol” dedi ve kainat (evren) oluştu. Burda da “ol” sözcüğü olandan ortaya çıkandan var edilenden önde geliyor. Ancak “ol” sözünden sonra varlık alemi başlıyor,başlayabilyor. Söz, maddi varlıktan önce geliyor.
Kıbrıs’taki Rum Ortodoks Kilisesi de bu “söz” denen fenomenin önceliği ve önemine atfen bir dönem kurduğu ve çalıştırdığı televizyon kanalının adını bile söz anlamına gelen “Logos” koymuştu.
Neden yazdım bunları? Doğaldır ki dini ideolojilerin insanlara vaaz edildiği dönemlerde yaşanan sosyo-psikolojik koşullardan tutun, o dönemlerin ekonomik ve siyasal ortamlarının ve geleneklerinin uygun gördüğü sembolizm içerisinde, insanlar bilgilendirilmeye ve yönlendirilmeye çalışılmıştır.
Günümüzde iletişim bilimi, çok-disiplinli; psikoloji, sosyoloji, felsefe ve ekonomi-politika gibi bilim dallarıyla da iç-içe geçmiş bilimsel çalışma tenikleriyle yaşamın hemen her alanında uygulanmakta yaşanmaktadır.
Aslında dinsel kökenli kitaplarda altı önemle çizilen söz’ün ve sözlerin önemi, artık günümüzde yaşamın günlük akışı içerisinde çok daha da dikkatli şekilde bilinmekten öte dolanıma sokulmaktadır.
İletişimin öncelikle mental ve psikolojik boyutlarından hareketle kolaylıkla görülmektedir ki, insanlar Tanrı gibi önce “ol” deyip istediklerini yaratamayacaklarına göre,önce hayal ediyorlar gerçekleştirmek istediklerini, 2. aşamada hayallerin akıl ve mantık süzgecinden geçirilerek rasyonellik kazanması yani dünya gerçekleriyle ilişkilendirilerek düşüncelere evrilmesi geliyor.
Doğaldır ki ölçülen, biçilen rasyonelleşen düşünceler uygulamaya girene kadar sadece “söz”lerden oluşmaktadırlar. Evet demek ki sadece evrenin yaratılışında değil ama yaşamın akışı içerisindeki insanların deviniminde de yine önce “söz”ler vardır. Once “söz” vardır. Çünkü “söz”leri kullanarak hayal kuruyor, “söz”leri kullanarak düşünüyor, “söz”leri kullanarak yapıyoruz yapacaklarımızı, ve yine “söz”leri kullanarak anlatıyoruz yaptıklarımızı.
Geçtiğimiz haftalar içerisinde Kıbrısın denizlerinde yaşanan siyasal krizden de öte askersel önlemlerin de alınmasını gerektiren olaylarla ilgili olarak Başpapaz Hrisostomos’un sözlerini biraz ölçüp tartmakta yarar var diye düşünüyorum.
Bir defa  başpapazın başında bulunduğuRum Ortodoks Kilisesi, ta başından beri Enosisçidir ve bunu da hiçbir zaman gizleme gereği duymamıştır. Kıbrısın Yunanistanla her anlamda ve siyasal olarak da Yunanistanla birlemesi Yunanistanlaşması Başpapazın vazgeçilmez ereğidir ve “ol” deyemeyeceğine göre tüm hayalleri, sözleri ve çabaları ile bunun gerçekleşmesi için çalışır durur.
Güney Kıbris’taki ırkçı ve enosisçi parti olan ELAM’ın baş destekçisi olan başpapaz Hrisostomos, “enosis plebisiti” olarak da bilinen olayın Rum Meclisine de sunularak kutsanması ve oylanmasında da baş rol sahibidir.
Başpapaz destekli ELAM o kadar başarılı olmuştur ki Rum lider Anastasiades ve partisi DİSİ’Yİ de etkilemeyi başarmıştır. Sonuçta Anastasiades “Enosis” masallarını ya da “söz”lerini güncelleştirmeyi, yani up-date yapmayı da kabul ederek, yeniden tek toplumlu devletin başkanı seçilmiştir.
İşte bu başpapaz Hrisostomos , Rum yönlendirilmeli Saipem 1200 sondaj gemisi Mağusa açıklarında durdurulduğunda tüm dünyaya ve özellikle de Avrupa devletlerine çağrı yaparak “haklarının” korunmasına yardım edilmesi çağrısı yaptı.
Hrisostomos’un aynı yöndeki 2. Açıklaması da şöyle: “Türkiye hata yapmıştır, cezasını çekecektir”
Bunlar Hrisostomos’un sözlerinden öte adeta tehdit ve ihtarı! 
Elinden gelse “Enosis”in gerçekleşmesi için “ol” deyecek! Deyemeyeceğine  göre de söyleniyor..Halbuki saipem1200’e  “dön” deyen iradeyi bir görebilse hem boşa hayal etmekte hem de boş sözler söylemekten kurtulacak. Başpapaz adada gerçek bir çözüm ve barış için “söz”ler söylemeye başlasa iyi eder. Hala “enosis”i  “söz”lerle inşa etmeye çalışması boşunadır. Bu “söz”lerinden “dön”mede gecikmesini Tanrı da affetmeyecektir