Ulusal Lider Dr. Fazıl Küçük’ün eşi Süheyla Küçük Hanımefendi’nin vefatı gerçekten bizi üzmüştür.  Her ne kadar yaşı hayli ilerlemiş olsa da, yine de insan düşünemiyor bir gün ölebileceğini.

Dr. Fazıl Küçük Vakfı’ndaki görevlerim malum...  Yaklaşık üç dört yıldan beri bu görevleri yürütüyoruz arkadaşlarımızla.  Sırf merhum liderin anısını yaşatmak için.  Vakfın bütün toplantılarını liderin Köşklüçiftlik’teki evinin salonunda yapıyorduk.  Süheyla Hanım, birkaç bakıcısı ile hayatının geri kalanını orada, oturma odasında  sürdürüyordu.  Koronavirüs öncesinde en son bir toplantı öncesinde kendisine oturma odasında seslenmiş ve hatırını almıştım.  Hayli yıprandığı, yorgun bedeninden ve durgun bakışlarından anlaşılıyordu.

Çok mutlu olmuştu kendisi ile o kısa sohbetimizde.  Yanından ayrılırken de “Doktoruma selam söyle” demişti.

 “Doktorum” dediği göz doktoru oğlu Mustafa Güvenir’di.  Her zaman ona selam göndermemezlik etmezdi.  Ona olan sempatisi, iki gözünü ameliyat etmesindendi.

O şimdi aramızdan ayrıldı ama Onu gerçekten çok seviyorduk.  Bir anne, bir sembol gibi seviyorduk.  Bundan sonra onun anısını yaşatmak da yine bize düşüyor.

Dr. Küçük’le ikametgahtaki görevlerim esnasında sık sık Süheyla Hanımla birlikte olur, göçmen sorunlarını görüşür, hatta göçmenlere yardım toplanması hususunda stratejiler belirlerdik.  Bazen de bazı kadınları organize eder ve çadırlarda yaşayan göçmen ailelerine Halkın Sesi’nin bodrum ambarında yemekler verirdi.  Ne büyük fedakarlıklar ve ne büyük heyecanları vardı, bilemezsiniz.

O asil kadının duruşunda bile bir başkalık vardı.  Yüreği de kadife gibi yumuşaktı.  Acılı bir kadın karşısına dikilip hikayesini ve acılarını anlatsa, göz pınarlarından yaşlar süzülürdü.

 “Dr. Fazıl Küçük’le Geçen Günlerim” adlı kitabı yazarken kendisinden bir yazı yazmasını rica etmiştim kitaba koymam için.  Çok güzel el yazısı ve çok güzel de fikirleri vardı.  Onunla konuşurken adeta tarihin basamaklarında dolanır gibi hissederdim kendimi.

Şayet Dr. Küçük Müzesi’ne giderseniz, Süheyla Küçük’ün “First Lady”liğini de belgelemiş olursunuz.

Kıbrıs Türkü’nün vermiş olduğu o uzun mücadele yıllarından sonra Kıbrıs Cumhuriyeti’nin kuruluşu ile Makarios Cumhurbaşkanı, Dr. Küçük de Cumhurbaşkan Muavini olmuştu.  Makarios evli olmadığı için Süheyla Küçük, otomatik olarak “First Lady” görevlerini üstlenmiş oldu.

O resmi günlerdeki kılık kıyafeti, zarafeti, insanlara ve protokoldeki insanlara davranış biçimleri şahaneydi.  Bir lidere eşi olmanın ne demek olduğunu çok iyi idrak etmiş ve herkese eşit mesafede olmuştu.  Halkla temaslarında katiyen kimse hakkında yorum yapmazdı.  Hep iyiyi ve güzeli konuşurdu.

Hiç de kolay değildi bir halk adamının kızının kendini “First Lady” makamında bulması.  Dramatik yazarlık eğitimi aldığım günlerde tiyatronun tarihçesini yazarken, eski bir resim geçmişti elime.  O resim, Mezunlar Birliği’nin organize ettiği ve sahnelediği bir milli oyundan görüntüleri veriyordu.  Süheyla Hanım, silahlı ve mermi kuşanmış kahraman bir Türk kızını oynuyordu.

Süheyla Küçük Hanımefendi’nin kültürel ve sosyal yönü çok güçlü ve çok da duyarlıydı.  O nedenle 21 Aralık 1963 olaylarını, daha önceki katliamları ve daha nicelerini gören birisi olarak O’nun şahsında verilen mesj, doğru mesajdı.  Kıbrıs Türkünün mücadele yıllarındaki heyecanı ve yapılması gerekenleri benliğine yerleştirmişti.

Süheyla Hanım birşeyi daha başarmıştı.  O da kendi hayatıyla ilgili kitabın yayınını.

Keşke diyorum... Keşke bütün başkan eşleri anılarını yazsalar ve tarihe ışık tutsalar diyorum hatta.

Bazen çalışmalarımda kaynak olarak kullandığım kitapların içinde yer alırdı yazdığı kitap.

Liderin kitabı için takriben sekiz yıl kadar önce kendisini ziyaret edip, kendisinin ve Dr. Küçük’ün yağlı boya tablolarının önünde birlikte birkaç resim çekmiştik.  Çok da iyi oldu o resimleri çekmem.  Ve o geçen sekiz yıl gibi zamanda, yüzündeki ifadeler ve çizgiler daha da derinleşti, bakışları matlaştı ve durgunlaştı.  Onun o hali hala gözlerimin önündedir.

Uzun yıllar Kadınlar Birliği’nin Başkanlığını da yürüten Süheyla Hanım, etrafında topladığı aydın kadınlarla çay partileri düzenleyerek piyango v.s. düzenler ve toplanan paraları fakir çocuklara armağan ederdi.  Bizim Dr. Küçük Vakfındaki çalışmalarımız, onun çalışmalarıyle bir anahtara ve bir şifreye dönüştü.  Onun çalışmalarıdır ki, biz de ondan feyz alarak büyük bir iman ve büyük bir inançla Lideri yaşatmak için kendimizi vakfın çalışmalarına adadık.

Ne kadar anatabilirim Süheyla Küçük Hanımefendi’yi.  Belki ciltlere sığamayacak kadar geniş ve derin ifadeler olabilir onun  hayatını anlatan o kitap.

O büyük insanı asla ve asla unutmayacak ve hep onun hatırası ile yaşamaya devam edeceğiz.

Allah’tan ona gani gani rahmet, yaslı ailesine ve Kıbrıs Türk halkına başsağlığı dilerim.